Evrenin Yaratılış Mitleri bütün sosyal bilimleri ilgilendiren, günümüzde hala felsefeciler ve tarihçiler tarafından sürekli okuması yapılan, mitolojinin en önemli unsurlarından biri. Evrenin yaratılış mitlerinde geçen unsurlar, semboller ve olayların her biri ülke kültürüne ışık tutmaya değer nitelikte. Bu sebeple siz sevgili okurlara iki bölümden oluşan Evrenin Yaratılışı ve İnsanın Yaratılışı mitlerini kısaca incelemek istedim.
Çin Mitolojisinde Evrenin Yaratılışı
Çin mitolojisinde tıpkı Türk mitolojisinde olduğu gibi evrenin yaratılışına dair bölgeden bölgeye göre değişen çeşitli mitler bulunmaktadır. Bu mitlerin içerisinde en bilineni “《盘古开天辟地》(Pán Gǔ Kāi Tiān Pì Dì)Pan Gu’nun Yeri ve Göğü Ayırması”mitidir. Bu mit ilk olarak Doğu Han (184-220) dönemi yazarı 徐整(Xú Zhěng) tarafından 《三五历记》(Sān Wǔ Lì Jì )’ye kaydedilmiştir. Ardından Ming (1628-1644) döneminin en ünlü tarih romanlarından biri olan 《开辟衍绎》(Kāi Pì Yǎn Yì)’ de sıkça bahsedilmiştir. Günümüze kadar bir çok varyasyonu aktarılan bu mitin en önemli özelliği, Çin felsefesi ve günlük yaşamına doğrudan çok derin etkiler bırakmasıdır. Hatta Çince’ye yerleşmiş olan “开天辟地(Kāi Tiān Pì Dì” deyimi de en sık kullanılan deyimlerden birisidir ve insanoğlunun tarihsel başlangıcı manasına gelmektedir.
Pan Gu’nun Yeri ve Göğü Ayırması 《盘古开天辟地》
Dünya yaratılmadan önce, evrende kaos hakimdi. Evren, yer ve gök birbirine karışmış bir “yumurtaya” benzetiliyordu. Bu yumurtanın içinde yaşayan Pangu ilahi güçlere sahip bir devdi. Uyandıktan sonra gerildiği anda yer ve gök yavaş yavaş birbirinden ayrılmaya başladı. Bu noktada, bazı okumalarda yer ve gök tabiri cennet-cehennemin birbirinden ayrılması şeklinde bahsedilmiştir. Bu okumanın başlıca sebebi, Çin kültüründeki Gök (Tiān Dì天地) kültürünün tıpkı Türk kültüründe olduğu gibi kutsal sayılmasından kaynaklıdır. Gök her iki kültürde de Tanrı’nın yaşadığı kutsal bir mekandır ve gökten bahsedilirken cennet-tanrı ilişkisinden bahsedilmiştir. Fakat Pan Gu yarı tanrı olduğu için burada bahsedilen gök, Çin konmonolijisinde yaratılan ilk “gök”tür, cenent ile olan bağlantısı daha zayıftır.
Pan Gu göğü ve yeri ikiye ayırdıktan sonra, hala bazı yerlerin birbirine bağlı olduğunu farkeder. Yumurtanın içinde bulduğu balta ve keski ile hala birleşik olan yerleri kesmeye, koparmaya başlar. Çin kültüründeki “劳动文化Láo Dòng Wén Huà (Çalışma-Emek Kültürü)”nün temelleri de ilk bu mitle beraber atılmıştır. Pan Gu’nun gök ile yerin birleştiği yerleri tıpkı bir işçi gibi teker teker ayırması, günümüz Çin kültürüyle de oldukça birbirine benzemektedir. Çalışarak ve emek harcayarak dünyanın değiştirilebileceğine olan inancın temeli bu mitten gelmektedir. Hatta günlük çalışma hayatında da sıkça bu örnek kullanılmaktadır.
Pan Gu çok uzun süre yer ve göğü birbirinden ayrı tutmakla uğraşır ve en sonunda yer ve gök birbirinden ayrılır. Kendisi de yorgunluktan ölür. Pan Gu öldükten sonra, vücudunun her bir parçası da değişime uğrar. Pan Gu’nun nefesi, hava, rüzgar ve buluta; sesi gök gürültüsüne; sol gözü güneş, sağ gözü aya; 5 iç organı Çin’in en büyük 5 dağına, 4 uzvu ise yeri ve göğü birbirinden ayıran 4 sütuna; kanı nehirlere, damarları yollara; derisi,kasları tarlalara; saçı ve sakalları yıldıza, vücudundaki tüyler çimene; dişleri, kemikleri taşa ve minerallere; iliği değerli taşlara; teri ise yağmura dönüşür.
Pan Gu mitinin en önemli kısmı da vücudunun her bir bölgesinin doğa elementlerine dönüştüğü kısımdır. Eski Çin Kültüründe insan ve doğa bir bütün şeklinde düşünülmüştür. Bu mitte de olduğu gibi doğa ve insan birbirinden ayrı düşünülemez iki kavramdır. Haliyle “自然因素文化Zì Rán Yīn Sù Wén Huà (Doğa Element Kültürü)”de ilk bu mitle ortaya çıkmıştır, doğaya saygı, tapınma kültürü de bu şekilde gelişmiştir.
Türk Mitolojisinde Evrenin Yaratılışı
Türk kültüründe ve mitolojisinde en çok bilinen evrenin yaratılış miti, Altay Türklerine ait olan Altay Evrenin Yaratılış Miti’dir. Bu mit aynı zamanda kaydedilen en eski Türk mitlerinden birisidir. Altay Evrenin Yaratılış Miti’ni ilk kaydeden kişi ünlü tarihçi Radloff (1837-1918)’dir. Kendisi Altay bölgesine gittikten sonra, tarihi 5 bin yılla dayanan bu miti duymuş ve ardından kaydetmiştir. Miti ikinci kez kaydeden kişi ise tarihçi ve misyoner Verbitskiy (1827-1890)’dir. Fakat Radloff ve Verbitskiy’nin kayıtları arasında bir takım farklılıklar bulunmaktadır. Bu yazıda da Radloff’un kaydı esas alınmıştır.
Altay Evrenin Yaratılış Miti
Dünya yaratılmadan önce evrende kaos hakimdi; deniz, güneş ve aydan başka hiçbir şey yoktu. Tanrı Ülgen ve yakını Erlik birlikte boşlukta uçuyorlardı. Erlik içten içe Tanrı Ülgen’in gücünü kıskanıyor, hatta ondan daha kudrettli olduğuna inanıyordu. Gücünü kanıtlamak için büyük bir fırtına yarattı, fırtına denizlerin köpürmesine sebep oldu ve Tanrı Ülgen’in yüzüne sıçradı. Tanrı Ülgen Erliğin bu kıskançlığını farkedip sinirlendi, ona ders vermek için döndü ve şöyle dedi: “Çabuk denizin en dibine dal ve bana toprak getir. ” Tanrı Ülgen denizden gelen toprak parçasıyla yer yüzünü yarattı,. Erliğe dönüp bir kez daha denizden toprak getirmesini istedi. Erlik ikinci kez daldığında, kendisi için ayrı bir yer yaratmak için, ağzının içine bir toprak parçası daha koydu. Türk kültüründe “Su Kültü”nün de önemi bu mitle başlamıştır. Yer yüzü, sudan gelen bir parça toprak yaratılmış olup, aslında yeryüzünün de suyun bir parçası olarak kabul edilmiştir.
İki ülkenin mitinde de evren “kaos” halindedir. Fakat kaosun şekli farklılık göstermektedir. Çin mitinde evrende hiç bir doğal unsur bulunmamaktadır. Lakin Türk mitinde evrende deniz, güneş ve ayın bulunması, bu üç doğal unsurun kutsiyeti ve önemi Tanrılar zamanına kadar dayandığını söyleyebiliriz. Bu noktada Verbitskiy’nin kayıtlarına baktığımızda, Tanrı Ülgen’e evreni yaratma ilhamı veren kişi bütün suların baş tanrıçası “Ak Ana”dır. Çoğu ülkenin evrenin yaratılış mitinde çok fazla kadın figürüne rastlanmamaktadır fakat Türk Mitolojisinde “Ak Ana” oldukça önemli yere sahiptir ve Tanrı Ülgen’e evreni yaratma ilhamı verip aynı zamanda yardım eden kişidir.
Tanrı Ülgen denizden aldığı toprak parçasıyla yer yüzünü yaratmaya devam ederken, Erlik yer yüzü yaratıldığı sırada dengesi kaybedip düşer. Ağzında da toprak parçası olduğu için adeta boğulmuş vaziyette öksürmeye başlar. Tanrı Ülgen’e kendisini kurtarması için yalvarır Tanrı Ülgen’de ona: “Çabuk ağzındaki toprağı tükür yere”der. Erlik ağzındaki toprağı yere tükürdüğünde ise toprak bir anda küçüklü büyüklü şekilsiz tepecikler haline gelir. Tanrı Ülgen Erliğe kızgın bir şekilde şöyle der: “Sen bana ihanet ettin. Kalbinde iyiliğe yer yok.” Ardından Erliği gökten kovar ve yeryüzünde yaşamaya mahkum eder.
Her iki ülkenin evrenin yaratılış mitinde benzerlikler ve farklılıklar görmekteyiz. Özellikle insan ve doğanın bu kadar iç içe işlenmesi, bu iki unsurun birbirinden ayrı düşünmemiz gerektiğinin en büyük kanıtı. Ayrıca mitolojik unsurlar ve mitlerde geçen olaylar, ülke kültürünün büyük bir kısmına etki ediyor. Dolayısıyla, mitolojiyi incelemek, öğrenmek, kültür farklılıklarını ve benzerliklerini analiz etmek, geçmişin geleceği aydınlatması şeklinde düşünebiliriz.
Kaynakça
钟敬文(2010)《民俗学概论(第二版)》,北京:高等教育出版社
史新慧(2005)中国创世神话解读,郑州大学硕士学位论文。
周珂晗(2022)先秦女娲神话形象在汉代的演变,《今古文创》第7期
Turgay Kabak, Fatih Köksal (2021) Yazılı Kaynaklar ve Anlatılar Işığında Türk Mitolojisi, Çanakkale: Paradigma Akademi Yayın Dağıtım.
Bahaeddin Ögel (1971) Türk Mitolojisi Birinci Cilt, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi. Bahaeddin Ögel (1971) Türk Mitolojisi İkinci Cilt, İstanbul: Milli Eğitim Basımevi.
Fatih Ünal (2018) Altay Misyoneri Vasili İvanoviç Verbitski: Hayatı, Misyonerlik Faaliyetleri ve Altay Çalışmaları, Uluslararası Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergis, No:7.
Hande Mutlu Uzun (2021) Yaratılış Destanı Üzerine Bir İnceleme, “Genel Türk Tarihi Kaynakları” Dersi Seminer Çalışması.