Mali piyasaların kendine göre bazı kuralları vardır. Örneğin makroekonomik verilerde bozulma ilgili ülke parasına değer kaybettirirken, borsaları düşürür ve faizlerin yükselmesine neden olur. Seçim belirsizliği yani siyasi risk arttıkça da benzer hareketlere rastlarız.
Bildiğiniz gibi ülkemizde siyasi risk seçimler nedeniyle yükselmişti. Çünkü seçim sonrasında kimin Cumhurbaşkanı olacağı ve TBMM çoğunluğunun hangi ittifakta olacağı hususları belirsizdi. Normal beklenen siyasi belirsizlik nedeniyle tahvil ve bonolar ile hisse senetlerinden çıkış yapılarak dövize geçip söz konusu siyasi riskten kaçınanların artması iken, çok ilginç gelişmelerle karşılaştık.
NEDİR BU GELİŞMELER?
Ünlü bir ekonomi dergisi ‘The most important election’ yani en önemli seçim manşetini atarak, Türkiye’deki seçim sürecine müdahale etmeye çalışırken, birçok uluslararası rating kuruluşu ve fon yöneten yatırım bankaları, seçim ile ilgili ilginç açıklamalar yaparak, adeta insanların kararlarını etkilemeye çalıştı.
Bütün bunların yanında bazı ekonomist olduğunu iddia eden şahıslar, ‘seçim sonucu ne olursa olsun dolar yükselecek’ yorumları yaptı. Oysa yazımızın en başında belirttiğimiz gibi siyasi risk bittikten sonra ülke parasının değer kazanması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Seçim riski alarak Türk Lirası’nda bekleyenler, söz konusu risk bittiğinde neden ülke parasından kaçmaya çalışsın ki?
Seçimden hemen sonra dövizde ufak ufak yukarı hareketler başladı. Ancak 1 günde yüzde 8 civarı değer kazancını Kabine’nin açıklandığı gün yaptı. Sonra ise adeta bir şeyi beklemeye başladı.
Şimdi hem TCMB hem de ekonomi yönetimi komple değişti. Yabancı kurumlar söz birliği etmiş gibi hep birlikte TCMB politika faizinin 25 puana yükselmesini beklediklerini yazdı. 22 Haziran günü TCMB’nin faizleri yabancı yatırım kuruluşlarının yazıp çizdiği gibi yükseltip yükseltmediğini hep birlikte gözlemleyeceğiz.
POLİTİKA FAİZİ YÜKSELİRSE NELER OLABİLİR?
Tahvil faizleri yükselebilir. Zaten Hazine iç borç çevirim oranı yüzde 200’ler seviyesinde. Satış baskısı tahvil faizlerinin yükselmesine neden oluyor. Tahvil faizi yükselince de tahvil fiyatı yani değeri düşüyor. Bu durumda 2022 yılında değerlemeden çıkan kârın keyfini süren bankacılık sektörü bu sefer tam tersiyle karşı karşıya kalabilir.
Bilahare borsalara satışlar gelebilir. Şimdilik reel getiri bulunamadığı için yatırımcının mevcut ekonomik şartlarda gidebileceği en önemli yer borsa oluyor. Bu yüzden de satışlar cılız kalabilir.
Bankaların mevduat maliyetleri artabilir ve o zaman kredi faizlerini yukarı doğru itebilir.
Kur gevşeyebilir. Yeterli getiri seviyesine yükselen tahviller cazibe odağı olmaya başlayacaktır. O zaman yabancı girişi ile birlikte dövize satış, tahvil ve bonolarla, borsaya alış gelebilir. Şimdi yeni ekonomik plan ‘ortodox’ mu olacak, hep birlikte onu anlamaya çalışacağız. Ancak yapılan açıklamalardan “Rasyonel zemine dönme dışında seçeneğin kalmadığı” ifade edildiğinden ‘ortodox’a yönelim ihtimali de yükseldi.
(İTO HABER)