Geçen yazımızda başlığımız ‘Beklentiler mi ekonomiyi yönetir yoksa gerçekleşmeler mi’ idi. Burada beklentilerin ekonomide hedefleri belirlerken ne kadar önemli olduğunu vurgulamaya çalıştık.
BEKLENTİLER NEDEN ÖNEMLİ?
Ekonominin aktörleri bütçeler yaparlar. Bunun için sadece makroekonomik değerlere değil, geleceğe yönelik beklentilere bakarlar. Piyasada beklenenin çok tersine hedefler konulduğu takdirde daha fazla çaba gerekecektir. O yüzden hedefler piyasa beklentilerine göre anlam kazanır ve gerçekleşme zorluğu bu verilerle anlaşılmaya çalışılır.
Beklentilerin en etkili olduğu yerler mali piyasalardır. Örneğin, eskiden reel sektörün kısa vadeli döviz pozisyonu +/-2 milyar dolar civarında olurken, son zamanlarda 60 milyar doların üzerinde kısa vade fazla pozisyonları bulunuyor. Burada temel konu ihtiyaç değil, beklentidir. Uzun vadede reel sektör yatırım amacıyla alınan uzun vadeli krediler nedeniyle ekside görülecektir. Çünkü yatırımın potansiyel dönüş hedefleri hesaplamada yoktur.
SÜRÜ PSİKOLOJİSİ MANTIĞI
Belirsizlikler, söylentiler döviz satışını frenlerse, doğal olarak döviz yükselmeye başlar. Yani döviz arzı beklemeye geçince, döviz talebi daha yüksek fiyatlarda oluşmaya başlar. İşte bu nedenle de dövizde artışlar olabilir. Bunun temel nedeni söylentiler ve bu sebeple oluşan sürü psikolojisi mantığıdır. Herkes aynı şeyi konuşmaya ve maalesef olmayacak şeyler gerçekleşmeye başlar. Tabii ki bu konu herkese zarar verir. Çünkü kalıcı fiyat artışlarıyla oluşan enflasyon, paranın satınalma gücünü zayıflatır. Diğer bir deyişle, söylentiler ve beklentiler nedeniyle doğal seyrinden çıkan arz/talep dengesi dövizde artık enflasyonist fiyatlamalara sebep olmuştur. Bu durum fakirleşmemize sebep vermiş demektir.
TCMB, sayfasında bir sürü veriler yayınlıyor. Bunlardan bazıları; banka kredileri eğilim anketi, piyasa katılımcıları anketi, iktisadi yönelim istatistikleri ve reel kesim güven endeksi, tüketici eğilim anketi ve tüketici güven endeksi gibi verilerdir. Her biri son derece önemli olan bu analizler bizlere piyasanın duruşunu ve beklentilerini özetliyor. Ancak bu veriler oluşurken ekonominin aktörleri piyasa içerisindeki söylentilerden etkileniyor.
EYLEM PLANLARINI ŞEKİLLENDİRİYOR
Örneğin, tüketici güven endeksi düşükse ve 100 seviyesinin altındaysa karamsar bir tablo var demektir. O zaman tüketici harcama eğilimini kısar ve piyasada durgunluk belirmeye başlar. Banka kredi eğilimi anketinde kredi kullanımı ile ilgili beklentiler ve sebepleri ile ilgili önemli ipuçları bulabiliriz. “2023 yılının dördüncü çeyreği için beklenti, tüm bireysel kredilere olan talepte görülen azalış seyrinin devam edeceği yönündedir” ibaresi bu bültenden alınmıştır. Dolayısıyla talep zayıflaması beklentisi açıkça görüldüğünden üretimde de zayıflama olması büyük ihtimal dahilindedir. Kimse satamayacağı ürünü üretmek istemez.
Hemen akabinde ağustos ayı sanayi üretim verisine baktığımızda aylık bazda yüzde 0.8 azaldığını da görürüz. Kaldı ki, perakende satış verilerinde aynı ayda aylık yüzde 4.7 azalış da bunu teyit ediyor. Talep beklentileri kırıldıkça üretim hedefleri de zayıflar. Halihazırda uygulanan iç talebi zayıflatıcı tedbirlerle enflasyonu düşürme politikası, iç talep zayıfladıkça ve daha da zayıflayacağı beklendikçe üretimin de yavaşlayacağını bize gösteriyor. Çünkü üretici stoka üretim yaparak stok zaman maliyetine katlanmak istemiyor.
Beklentiler gelecekle ilgili eylem planlarını oluşturmamızı şekillendirir. Dolayısıyla gelir bütçesi de buna göre oluşur. O yüzden geleceğe yönelik beklentiler bugünkü davranışlarımızı da yakından etkiler.
(İTO HABER)