Fark, çoğunluğun /çokluğun tekrarlarının reddiyse; bireyde, düşüncede, duyguda, yaşamda, eylemde ve sanatta fark bir başkalık çıkarımıdır.

Belirlenmiş söz ve eylem modelleriyle yaşamak, belirlenmemiş söz ve eylem modelleriyle yaşamaktan daha zahmetsizdir. Belirlenmiş olan model kopyadır, belirlenmemiş olan model aykırı. 

Tekrar ya da kopya kişi, tekrar ya da kopya eylem, tekrar ya da kopya zaman. Seri halde duyguların, seri halde davranışların, seri halde ilgilerin, seri halde aynılıkların dünyası. Hedefi hız ve hareket olan dünyanın farka değil aynılığa yönelimi ve tahammülü var.

"Farkımız yok" nakaratını tekrar eden  bir müzik otomatı ise sürekli yayında.

"Fark etmez" deyişini kişi, obje ya da olgular üzerinden yürüttüğümüzde kişi; kimliğinin kim olduğu gözetilmeyecek herhangi bir kişiye, obje; form ve işlevi değişmeyen herhangi bir objeye, olgu da tamamlanmış ya da tamamlanmamış olması aynı sonuca götürecek bir kavrama dönüşecektir. Bu da öznelliğinden arındırılmış birey, boyut verilmemiş obje, bilimselliği olmayan bir deney demek olacaktır.

Farklılıkların en kuvvetli kanadı olan sanat yapıcılar, aynılaşmaya karşı savaşan savaşçılarsa farkın kendini doğurduğu en büyük alan olan yaratım alanında söz farkıyla Orhan Veli, çizgi farkıyla Abidin Dino, kamera farkıyla Metin Erksan, ses farkıyla Aşık Veysel farksızlıkları bozmuştur.

Fark, tüm koşutlara karşı; koşut olmayanının bulduğu açıdır.