Dünyanın feminizmi daha az ciddiye almasını sağlayan feminist imajlar sadece görsel iletişim seyircisini etkiler.
Kitle, feminist imajlardan etkilenir ama gösteri tamamlandığında ise kitle feminizmi terk eder.
Görsel uygarlık sahnelerinde, feminizme keyfi fahriyeler düzmek; feminizmi rasyonalizm tanımlardan uzaklaştırır. Bu uzaklaşma da kadının ‘’sürekli eril iktidarla’’ her karşılaşmasında bağımsızlık avantajını yitirmesine sebep olur.
Sürekli iktidar refleksli erkek, kadına doğuştan kazanılmışı hakkı lütfeder gibi bahşetmeğe kalkıştığında asıl adı ‘’İnsan hakları’’ olan haklar kadın hakları adı alarak lütuf edilmiş ayrıcalıklar gibi kabul görür ve dolaylı anlamını yitirmeye düz anlamıyla sahnelenen bir gösteriye dönüşmeye başlar.
Yazan, yöneten ve oynayan erkekse, feminizm; erkek hiyerarşisinin elinden düşürmediği ve kadınların eline geçmesini istemediği bir algılar kitabı gibidir.
Dünyada feminizm bir akım olarak kabul gördüğünde, her akımda olduğu gibi anlam boşalması ve tekrarın tekerrüründen doğan başıboş bırakılma yaşanacağından feminizm süreduran ama homojen olmayan bir yapıya dönüşür. Bu da kadının edilgen olacağı roller ve replikler demektir.
Sosyal-hiyerarşik yapıda, erkeğe misliyle verilen dinamik paya karşılık kadına öngörülmüş payın kadını şaşırtması, gururlandırması beklenir.
Erkek hakları, küresel literatürde yer almazken kadın hakları literatürde ötekileştirilip bir hak tanımı gibi benimsetilmiştir. Oysa insani haklar, cinsler üstü olan ve her iki cins için kabul edilmesi gereken karma haklardır.
Kadın hakları söylemini benimsemek, kadınlara yapılan küresel/eril haksızlıkların cinsiyetçi sömürgeciliğini onaylamak demektir. Kadına inisiyatif vadeder görünen ama tüm inisiyatifleri üzerinden almak için gizli ya da aleni savaşan eril savaşçıların koyduğu bir hak adıdır. Bu tanım doğru değildir.
Kadın hakları yoktur, hakların cinsiyetsizliği vardır.