Global ekonomi 2023 yılına girerken, Türkiye’nin aracılığıyla çözdüğü tahıl krizinden başka hiçbir sorunu çözememiş durumda.

Ukrayna-Rusya savaşı devam ederken, Yunanistan’ın S300’leri Ukrayna’ya vereceği söylentilerine karşılık Rusya’nın sert açıklaması ile tehlikeli oyun oynamaması gerektiğini söylemesi, sorunun 2023 yılında ne zaman çözüleceğini de belirsizleştiriyor.
 
2022’de en bariz yaşanan, doların ABD’nin bir şantaj unsuru olarak defa-larca kez kullanıldığına tanık olmamızdı. Bu durumda doların rezerv para olmasının ne riskler taşıdığı da açıkça belli olduğundan, bazı ülkeler dolar pozisyonu yerine altın pozisyonunu artırmayı tercih etti. Türkiye de benzer sorunları yaşayan ülkelerden biriydi ve altın alımında dünya birincisi oldu.
 
Diğer yandan sorunların ana kaynağı Covid salgınının ilk yayılmaya başladığı yer olan Çin, ‘sıfır Covid’ politikası ile üretim ve lojistikte aksamalara neden olurken, Çin vatandaşlarının eylemler yapmaya başlamasıyla tedbirlerde gevşeme sinyalleri verildi.
 
Ancak vakalar da artmaya başladı. Bu durum, hâlâ önümüzde ciddi bir sorun olma potansiyeli taşıyor. Çünkü sıkı tedbirler nedeniyle Çin taleplerde termin tarihlerinde daha uzun süreler verebilir.

TÜRKİYE’YE YATIRIM EĞİLİMİ ARTTI
 
ABD’nin Rusya’ya uyguladığı ambargo, sınırlamalar, global ticarette serbest piyasa işleyişine de zarar vermeye başladı. Bu nedenle Rusya ile ticaret birçok ülke için yapılamaz hale gelirken, Türkiye duruşunu değiştirmedi. Rus ruble ödeme sistemi MIR uygulamasının durdurulması, Rusya’dan nakit para girişine olumsuz etki yaptı. Ancak yasaklamalar, fiyat tavan gibi uygulamalar Türkiye’ye yaradı. Enerji fiyat düşüşleri ile Rusya ile ticaret hacminin artması, Türkiye’yi olumlu etkiledi.
 
Bu durumun 2023 yılında da sürmesini beklerken, resesyon beklentilerinin artması, büyüme beklentilerinin her defasında aşağı yönde revize edilmesi, 2023 yılında global ekonomiyi daha zor koşulların beklediğini söylememize neden oluyor. Ancak Türkiye’nin uyguladığı politikalar, bu durumu fırsata çevirebileceğini de gösteriyor. Çünkü AB ülkeleri ve Rusya, Türkiye’de yatırım yapma eğilimlerini artırdı.
 
IMF’nin dünya ekonomisinin geçen yıl yüzde 6 büyüdüğü anımsatılan raporunda, küresel ekonominin bu yıl yüzde 3.2 ve gelecek yıl yüzde 2.7 büyümesinin beklendiği bildirildi. IMF’nin raporunda, ülkelerin güncellenen büyüme tahminleri de paylaşıldı. Buna göre, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 5 ve gelecek yıl yüzde 3 büyüyeceği tahmin edildi. IMF’nin temmuz ayında yayımladığı raporda, Türkiye ekonomisinin 2022’de yüzde 4 ve 2023’te yüzde 3.5 büyüyeceği öngörülmüştü. Bu tahmin, bizim tezlerimizi de destekler nitelikte.
 
Çünkü bu yıl büyüme hedefini yukarı revize edecektir. Gelecek yıl da yukarı revizyon bekliyoruz.
 
ÜRETİM ÜSSÜ AVANTAJI
 
OECD, gelişmekte olan ülkelerde büyümenin devam etmesiyle gelecek yıl küresel ekonominin ortalama yüzde 2.2 büyüyeceğini öngörüyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’ne (OECD) göre Türkiye, 2023 ve 2024’te üye ülkeler arasında en fazla büyüyen ekonomiler arasında yer alırken, enflasyonun açık ara farkla en yüksek seyrettiği ülke olacak. Büyüme konusundaki beklentileri de bizim düşüncemizi teyit ediyor. Enflasyon konusunda ise kurların seviyesi ve global emtia fiyatlarındaki değişim belirleyici olacak.
 
Bu veriler ışığında önümüzde iki yol var: Ya resesyon beklentileriyle kabuğumuza çekilip daralmaları izleyeceğiz ve yaşayacağız ya da üretim üssü ve AB’nin yakınında olma avantajını kullanarak ulaşamadıkları ürünü buradan ihraç etme fırsatlarını değerlendirerek yüksek büyüme sağlayacağız. Yani elinizde çimento, kum ve demir var. Ya yol yapar ilerlersiniz ya da duvar yaparsınız ve kendinize engel oluşturursunuz. Tercih sizlerin.

(İTO HABER)