Beynimiz nasıl oluyor da bazı isimleri, anıları, sözleri veya yerleri hatırlayabiliyor da bazılarını ise tamamen unutabiliyor? Hafızanın da tıpkı parmak izi gibi kişiye özgü olması, sübjektif olmasına da neden oluyor. Bilim dünyası için de beynimizin neden unutup neden hatırladığı tam bir gizem. Bu durum birçok araştırmanın konusu olsa da beynin hafıza ve hatırlama mekanizmasının neye göre çalıştığı sorusunun net bir cevabı yok. Bu nedenle, bilim insanları unutma ve hatırlama konusunun kişinin kendisinin çözebileceğine inanıyor. Bilim insanları, neyi neden hatırladığımı sorgulamamızı istiyor. Peki, neden unutuyoruz?

Hafıza ile hatırlamak aynı süreçler mi?

Hafıza ve hatırlamak doğrudan birbirlerine bağlı olmakla beraber farklı anlamlar taşıyor. Hafıza beynin çevresinden edindiği bilgileri işleme ve muhafaza edebilme yetisi demekken hatırlama bu bilgilerin ilgili durumlarda kullanılması için hafızadan çağrılması eylemi oluyor.

Peki her bilgi beyinde aynı şekilde mi işleniyor? Hayır. Zihnin bir telefon numarasını aklında tutması, çocukken gittiği bir okul gezisini hatırlamasını, annesinin yaptığı yemeğin kokusunu duyumsaması birbirinden farklı hafıza mekanizmalarını devreye sokuyor. Fakat tüm hafıza şekilleri birbirlerine bağlı şekilde, çok katmanlı bir işleyişle çalışıyorlar. Bu nedenle bilimsel araştırmalar tek seferde insan hafızasının geneline değil, spesifik alt kategorilerine odaklanabiliyor.

Hafıza ve hatırlama tamamen bireysel süreçler mi?

Kısa bir zaman öncesine kadar kişilerin neyi hatırlayıp neyi unutacaklarının kişiye özgü olduğu düşünülürken aynı türde yapılan birçok araştırma sonucu ‘hatırlanabilirlik’ diye bir olgu olduğu keşfediliyor. Sayısız resim içinde bazılarının, göze güzel, estetik veya simetrik görünmesi ile hiçbir ilgisi olmadan, her seferinden kitleler tarafından daha çok hatırlanabilmesi bu olgunun varlığını ve bilincin dışında gerçekleştiğini kanıtlıyor. Bu da gelecek zamanda hafızanın daha nesnel bir ölçütünün keşfedilebileceğine fakat bunun bizim bilincimizle yaptığımız bir seçim olmayacağına dair yeşil bir ışık yakıyor.

Hatırlamanın bizim kontrolümüzün dışında gerçekleştiğine dair bir diğer kanıt ise efor konusunda oluyor. Yapılan bir araştırmada para ödülü karşılığında bazı insan yüzlerini hatırlaması istenen bir grup kişiden büyük bir çoğunluk ne kadar efor sarf etse de ödüllü insan yüzlerini binlerce diğer resim arasından hatırlayamıyor. Kısacası hatırlamak için efor sarf etmek de unutmayı engellemiyor.

Hafıza ve hatırlamanın arasındaki boşluk: Multitasking

Modern yaşamı tanımlayan ana olgulardan multitasking yani aynı anda birden fazla işi yapmak araştırmalara göre verim sağlamanın tam aksine hafızayı kötü etkiliyor. Daha fazla dikkat dağıtıcı, örneğin medya kaynaklarının kullanımı, yapılan iş üzerinde tutulabilen odağın kalitesini ve süresini düşürürken yeni bilgi tutulma kapasitesini azaltıyor. Öğrenmenin odaklanma ile ele ele gittiği bilişsel süreçlerde dikkat farkındalığı ve hatırlamaya hazır olma halleri de iyi bir hafızaya eşlik ediyor. Bir başka deyişle Mindfulness hafızanın güçlü olmasına yardımcı oluyor.

Bardağın dolu tarafı: Unutkanlık yaratıcılığı besliyor

Yaşamımızın büyük bir bölümü hatırlamak üzerine kurulu olsa da unutmak bazen çok daha iyi sonuçlar verebiliyor. Beynin savunma mekanizmalarından birisi olarak kullandığı unutkanlık, hatırlamanın sadece negatif düşünce ve duygular çağrıştırdığı durumlar; travmatik deneyimler, büyük acılar, zorlu zamanlarda kişiye güvenli bir çıkış yolu sunabiliyor.

Unutkanlığın yaratıcılığı beslemesi ise var olan veya öğrenilmiş kalıpların ‘hatırlanamaması’ böylelikle zihnin alışılmışın dışına çıkmak zorunda kalmasıyla gerçekleşiyor. Unutkanlık beyne dinlenebilme ve özgürce dolaşabilmesi alanı tanıyor. Bu konuda yapılan çalışmalar daha orijinal fikirlerin odaklanma sürecinden çok daha sonra, zihnin unutmaya geçiş sürecinde üretildiğini destekliyor. Yani en iyi fikirler bir problemi çözmek için yoğun şekilde düşünürken değil saatler sonra başka bir işle uğraşırken ‘aniden’ gelebiliyor!

Her birimizin kendi kontrolümüzün dışında doğası gereği bazı bilgileri hatırlamaya, bazılarını ise unutmaya kodlu. Bu nedenle bir daha önemli bir bilgiyi hatırlayamadığımız, güzel bir anıyı unuttuğumuz zamanlarda mahcup, suçlu veya üzgün hissetmek yerine hepimizin ortak olarak deneyimlediği, insan olmanın ve yaşamın büyük bir parçası olan bir fenomeni deneyimlediğimizi aklımızdan çıkarmamalıyız.

UNICEF, Lübnan'da kolera tespitinin ardından acil durum müdahalesini etkinleştirdi UNICEF, Lübnan'da kolera tespitinin ardından acil durum müdahalesini etkinleştirdi

Kaynak: livetobloom.com / Burcu Erbaş

Editör: İRFAN KARSLI