Sahne, edebi metinlerin edebiyattaki plastik değerlere çevrildiği bir meydan. Sahnede bir kamera olmadığı için bir arabulucu da yok. Bu yüzden ekranın veremediğini, keskin seyirciye bariz/gizli söz olarak verir.
Açık bir ekranın etkileme gücü açık olduğu süreyle ters orantıda düşüş gösterir. Fakat açık bir perde açık bir ekrandan egemendir ve sahnede o düşüş izlenmez.
Bir tragedyada bir monolog, bir komedyada bir diyalog size entelektüel müdahalelerde bulunabilir. Ekranın müdahalesi ise düzey gözetmez ve anonimdir.
Ekran seyircinin üzerinde kurulmuş tekel, sahne seyircisi üzerinde kurulamaz. Sahne seyircisi göçmen bir seyircidir. Duygudan duruma, durumdan duyguya sürekli göç ister.
Seyirci edilgenlik altındayken de etkendir.
İtaat, damgalama, taklit, evrensel sahne seyircisinin gözde kavramları değildir. Fakat evrensel ekranlar bu üç kavramın mutfağıdır.
Mimiğiyle bir uysalı bir hırçına; bir mağlubu bir utkuna dönüştüren sahne oyuncusu elbette sahne seyircisini de kendi kendisi ile bir mübadeleye sokar.
Tiyatro sahnesi, seyirciye bir seyir iktidar alan sunar. Tutarlı bir azınlık olan tiyatro seyircisi, radikal kostümlerini giyerek seyirci koltuğuna oturur.
Sahnenin tozu dumana katılırken, sahne tozunu seyirci yutar.