Tesettür zorunluluğu, yanında bir erkek refakatçi olmaksızın sokağa ya da uzun yolculuklara çıkamama, kız çocuklarının orta öğretimden dışlanması, kadınların iş hayatından uzaklaştırılarak evlere hapsedilmesi…

Bunlar Taliban’ın son bir yılda Afgan kadınların elinden aldığı temel insan haklarından yalnızca birkaçı. Son bir yılda Afganistan’da kadınlar, 20 yılda elde ettikleri neredeyse tüm hakları kaybetti.

Afganistan’da hayat tüm kadın ve kız çocukları için radikal bir biçimde zorlaştı, ancak bazı kadınlar için durum daha kritik.

Yaptığı haberlerle Taliban rejimini eleştiren, sivil toplum örgütleri kurarak kadın hakları faaliyetleri yürüten, kadınların iş hayatına katılmasını destekleyen iş projeleri geliştiren kadınlar…

Başka bir ifadeyle son 20 yılda kadın hakları için kimliklerini ortaya koyarak bilfiil çalışmış kadınlar, Taliban geldikten sonra hedef tahtasına oturtuldu.

Afganistan'ın başkenti Kabil’de yaşadığı evi ve telefon numarasını sürekli değiştirerek Taliban’dan kaçan 38 yaşındaki gazeteci Sina da onlardan biri.

Son bir yıldır Taliban’dan saklanarak yaşadıklarını söyleyen Sina, Taliban Afganistan’ı aldığında hamile olduğu için ülkeden kaçamadıklarını ve bu ihtimalin giderek zorlaştığını anlatıyor:

‘Taliban beni ve benim gibi bütün kadın gazetecileri hala arıyor. Bazılarımız ülkeden kaçtı, bazılarımız ise burada sıkıştı ve hala saklanıyor.

Her saniye Taliban’ın kapımızı kırıp evimize gireceği, ailemi yakalayacağı ve beni de tıpkı diğer kadın gazetecilere yaptığı gibi öldüreceği korkusuyla yaşıyorum. Yarına sağ kalıp kalmayacağımı bile bilmiyorum.’

Sina’ya göre, geçen yıl bu zamanlar Afganistan’da kadınların hayatı ‘bir gecede’ karardı:

‘Biz kadınlar artık özgür insanlar değiliz, evlerimizden dışarı çıkamayan, erkeklerimize hizmet edip çocuklarımızı büyütmek zorunda kalan köleleriz.’

'KİMLİĞİMİ GİZLİYORUM, HALA SAKLANIYORUM'

Taliban’dan önce, şiddete maruz kalan kadınlara ücretsiz hukuki destek sunan 26 yaşındaki Avukat Zohra, şimdi Herat’ta saklanarak yaşıyor.

Bir gün ofisinde değilken Taliban üyelerinin ofisine gelip kendisini aradığını, bunun üzerine ofisindeki tüm belgeleri yakarak saklanmaya başladığı anlatıyor.

Zohra, ilk 6 ayda birkaç kez intihar etmeyi düşündüğünü ve genellikle sakinleştirici haplarla ayakta kaldığını, şimdilerde ise kendisini kaçak yollardan edindiği kitaplara adadığını söylüyor:

‘İstediğim kitapları İran'dan getirtiyorum, annem kitapçıya gidip teslim alıyor. Ben hâlâ saklanıyorum, gerçek kimliğimi kullanmıyorum çünkü hala kaybolma vakaları var.

Halen çok fazla şüpheli arama aldığı için telefon numarasını sürekli değiştirdiğini söyleyen Zohra, eğer dışarı çıkarsa burka giyerek ve yanına cep telefonu almadan çıktığını söylüyor.

Yakalanan bazı meslektaşlarım, Taliban hapishanesinde 40 gün boyunca bir odada 50 kişi susuz ve yemeksiz tutuldu. Üç meslektaşım ise son bir yıldır tutuklu.’

‘Arkadaşım Herat Kadın Hapishanesi Başkanı Aliye Azizi orta yaşlarda bir kadındı, dört çocuğu vardı ve Taliban hükümetinden 3 ay sonra kaçırıldı. Bugüne kadar hiçbir haber alınamadı.’

Çin ve ABD, politika ve ticaret konularında profesyonel, rasyonel ve yararlı görüşmeler gerçekleştirdi Çin ve ABD, politika ve ticaret konularında profesyonel, rasyonel ve yararlı görüşmeler gerçekleştirdi

Şiddet mağduru kadınlara hukuki destek sunduğu için Taliban’ın hedefinde olan bir başka kadın Zeynep ise şu an Ankara Mamak’ta yaşıyor.

Çeşitli şekillerde gerçekleşen Taliban tehditleri bir yana, esas olarak üniversite eğitimi yarıda kalan kızı için ülkeden kaçtığını anlatıyor.

‘Kızımın da aynı kaderi yaşamasını istemedim’ derken, kızı odanın öbür ucundan annesini hayranlıkla izliyor:

‘Bazı okullarda kadınlar hala üniversiteye gidebiliyordu ama annem kadın hakları avukatı olduğu için ben okulda sürekli tehdit altındaydım, kimin çocuğu olduğum biliniyordu.’

Eşi tarafından şiddet gören kadınlara ücretsiz hukuki hizmet vererek onları kadın sığınma evlerine yerleştirdiğini söyleyen Zeynep, Taliban’ın bu sığınma evlerini dağıtarak şiddet mağduru kadınları kocalarına geri gönderdiğini anlatıyor.

Bu durumdaki pek çok kadından da haber alınamadığını çünkü çoğunun elinde dış dünyayla iletişime geçecek bir telefonu dahi olmadığını söylüyor:

‘Sığınma evine yerleştirdiğim bir kadın beni aradı. Sığınma evleri dağıtılınca, eskiden kendisini yakmaya çalışan kocasının yanına gönderildiğini söyledi. Şu an intihar etmek istediğini söyledi… Şimdi bu kadınların hepsi, kocalarının yanında tehlike altında.’

Bütün bir röportaj boyunca soğukkanlılığını koruyan Zeynep sadece, ‘Hayatımda hiç mutlu olmadım, kendimden yana hiçbir ümidim kalmadı. Tek hayalim, çocuklarımın benimki gibi bir hayatı yaşamaması’ derken ağlıyor.

Kendisi için sarf ettiği bütün mücadele gücünü, 14 yaşında Taliban yüzünden eğitimini yarıda bırakıp evlenmesi gerektikten yıllar sonra, açıktan okuyup hukuk diploması alırken harcadığını anlıyorum.

'PSİKOLOJİK DESTEK TALEP EDEN BAŞVURULAR ARTTI'

Kayseri merkezli Afgan Mülteciler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı Zakira Hekmat, son bir yılda derneğe başvuran Afgan göçmenlerde travma sonrası stres bozukluğu için psikolojik destek talep eden başvuruların arttığını söylüyor.

Son bir yılda Taliban’dan kaçıp gelen Türkiye’ye gelen Afganlara göçmen kimliği verilmediğini ve bu sebeple hiçbir hak ve hizmetten faydalanamadıklarını anlatıyor:

‘Göç İdaresi, neden son bir yılda gelen Afganların kayıt altına alınmamasına dair herhangi bir neden söylemiyor. Çoğu yerden ‘şu an kayıtlar kapalı’ yanıtını alıyoruz.’

Kadın olmanın her yerde zor olduğunu düşünen Hekmat, ‘göçmen bir kadın’ olmanın çok daha zorlayıcı olduğunu anlatıyor:

‘Göçmenler zaten dil bariyeri vb. sebeplerle iş bulmakta sorun yaşarken, kadınlar için iş bulmak daha da zor.’

Hekmat, son 1 yılda Afganistan’da kadınların kademeli olarak tüm haklarını kaybettiğini, binlerce kız çocuğunun okullardan mahrum kaldığını belirtiyor:

‘Afganistan’daki kadınların karşı karşıya kaldığı en büyük tehlike cahil kalmak, iş yerine gidememek, kendi ayakları üzerinde duramamak. İki üniversite bitirmiş bir kadın şu an işsiz, yanında erkek bir akrabası olmadan tek başına dışarı bile çıkamıyor.’

'TALİBAN YÜZÜNDEN İKİNCİ KEZ ÜLKEDEN KAÇTIM'

Afganistan’da 31 yıl öğretmenlik yapan 52 yaşındaki Farzana, artık ailesiyle birlikte Ankara Mamak’ta yaşıyor ve ailesinin geçimini terzilik yaparak sağlıyor.

Farzana Taliban gelmeden önce, kız erkek karma eğitimin verildiği bir özel okulun sahibi olduğunu ve henüz Taliban kontrolü tamamen ele geçirmeden bir süre önce okulu kapatmasına yönelik tehditlerin başladığını anlatıyor.

Bu tehditlerin kimi zaman telefonlarına gelen mesaj kimi zaman ise okul kapısına asılan notlar şeklinde gerçekleştiğini söyleyerek, Taliban yönetimi devralmadan 2 ay önce ailesiyle Türkiye’ye kaçtığını söylüyor.

Bu Farzana ve ailesinin Taliban baskısı sebebiyle ilk kez ülkeden kaçışı değil. Aile, Taliban’ın ilk döneminde 11 yıl Özbekistan’da yaşadı:

‘Eşim emniyet müdürü olduğu için tehdit altındaydık. Bir gün çatışma çıktı ve eşim kaçtı, çocuklarım ve ben evde saklanmak zorunda kaldık. Erkek Özbek komşularımız da kadın burkası giyerek evimizin bodrumunda saklandı.’

‘Taliban evimize geldiğinde burka giyerek kadın rolü yapan diğer erkekleri fark etmedi. Eşimin ismini sorduklarında yalan söyledim, çocuklarımın son yemeğini onlara vermek zorunda kaldım ve 2 ay bu şekilde saklandım.’

Eğitimi yarıda kalan 17 yaşındaki genç kızları ise son derece iyi Türkçesi ile, Afganistan’daki son bir yılını anlatmaya başlıyor:

‘Kızların gittiği okullar her gün tehdit alıyordu. Ya Taliban savaşçıları direkt kendisi gelip okul müdiremizi tehdit ediyordu ya da ‘okulu bombalama’ haberleri yayılıyordu.

‘Bir gün okulumuzun arkasındaki emniyet müdürlüğüne saldırı başladı ve biz dört saat okulda mahsur kaldık. Mermi sesleri, kırılan camlarımız… Son bir yıl korkudan okula ayda sadece birkaç gün gidebiliyordum.’

Denklik alamadığı için liseye kabul edilmediğini ve bir makyaj kursuna yazıldığını söyleyen genç kızın hayali, bir kuaförde çalışmak.

'ÖZGÜR OLANA KADAR SAVAŞACAĞIM'

Herat şehrinde yaşayan 24 yaşındaki Rafa’ya telefonla ulaştığım sırada, Taliban’ın bir yılını protesto etmek üzere diğer kadın arkadaşlarıyla buluşmaya çalışıyordu.

Akşam saatlerinde tekrar konuşabildiğimizde toplantılarının engellendiğini söyleyen Rafa, ‘Taliban bizi her gün tehdit ediyor. Evlerde toplansak, ev sahibini hapse atarlar’ dedi.

Kadın hakları aktivisti Rafa, bir yıl öncesine kadar İslami aşırılıkla mücadele eden bir kuruluşta yöneticiyken, bugün evin içerisinde hapis kaldığını anlatıyor.

‘Bugün, kadınların evden çıkmaya haklarının olmadığını söyleyerek bizi restorandan dışarı attılar. Bizim için her an bir suikast ve ölüm tehlikesi var.

Tüm hayatımız bir kâbus ve cehennem gibi oldu, hiçbir kurum bize yardım etmiyor. Uluslararası toplum bile gözünü kapatmış ve üzerimizdeki zulmü izliyor.’

Rafa, ‘Çocuklarım ve ben her gece ölüm kâbusu görüyoruz ama savaşmayı bırakmıyorum. Özgür olana kadar savaşacağım’ diyor.

'KOCAM TUTUKLU BİR TALİBAN SAVAŞÇISIYDI, GEÇEN YIL SERBEST KALDI'

Taliban yönetimi devraldıktan bir ay sonra Türkiye’ye kaçan 30 yaşındaki akademisyen Gohar, İstanbul’da kızı ve kız kardeşiyle birlikte yaşıyor.

Yıllar önce hapse atılan Taliban savaşçısı kocasının geçen yıl serbest bırakıldığını söyleyen Gohar, kocasının kapısına dayandığı geceyi şöyle anlatıyor:

‘Gece saat birde, Afganistan'ın ölümcül sessizliği sırasında, evimizin kapısına geldi ve yüksek sesle ‘Ben geldim’ diye bağırdı. Çok korkunç bir geceydi, tüm vücudum korku ve dehşetten titriyordu.’

‘Aniden tüm hayatımızın mahvolduğunu düşündüm, yaşamamıza izin vermeyeceğine tamamen emindim. Neyse ki, annemin duaları ve ağlamalarıyla Tanrı Afganistan'dan kaçmama yardım etti.’

İstanbul’da geçinebilmek için hediyelik dükkanlarına çeşitli el yapımı ürünler satan Gohar, çoğu zaman eli boş dönüyor: 

‘Gündüzleri iş arıyorum, geceleri ise iki saat uyuyarak çeşitli tasarım ürünler üretiyorum. Kazandığım para sadece bir öğün yemeğe yetiyor, ev kirasını ödemek için tanıdıklarımdan borç alıyorum.’

'TALİBAN ARTIK DAHA VAHŞİ VE KANA SUSAMIŞ'

Taliban yöneticileri geçen yıl yönetimi devraldığında kısa bir süre kadın haklarına ilişkin ‘ılımlı’ ifadeler kullansa da tamamı erkeklerden oluşan Taliban kabinesi, geçtiğimiz yıl boyunca kadınlara yönelik türlü hak ihlali kararlarına imza attı.

BBC Türkçe’ye konuşan Afgan kadınlara göre, korkulan oluyor ve Taliban yönetimi tam da kendilerinden beklendiği gibi ülkeyi yönetiyor. 

90’lı yıllardaki Taliban rejiminde kadınların kırbaçlandığını gördüğünü, insanların kayıplarının yasını gizlice tuttuğu söyleyen Zohra, ‘Şimdi de aynı’ diyor.

Sina ise şimdiki Taliban’ın çok daha ‘vahşi ve kana susamış’ olduğunu söyleyerek, kitlesel cinayetlerin eskisine göre daha fazla olduğunu söylüyor:

‘Taliban bütün çocukluğumu öldürmüştü. Çocukluğuma dair hatırladığım tek şey, Taliban yönetiminin yarattığı terör ve savaştı. Şimdi de yetişkinliğimi öldürüyor.’