Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan verileri teker teker inceleyelim. Böylece son veriler bize ne gibi sinyaller veriyor, görelim. Verilerin deprem bölgesi ile ilgili bölümü maalesef sağlıklı toplanamamış ve toplam analize etkisi de yüzde 3.76’dır. Şubat ayı perakende satış verilerine baktığımızda, sabit fiyatlarla perakende satış hacminin  (2015=100) 2023 yılı şubat ayında bir önceki aya göre yüzde 6.5 azaldığını, aynı ayda gıda, içecek ve tütün satışlarının yüzde 0.3, gıda dışı satışların (otomotiv yakıtı hariç) yüzde 8.7, otomotiv yakıtı satışlarının ise yüzde 8.8 azaldığını görüyoruz. Buradan şubat ayında perakende satışlarda gıda dışında ciddi düşüşler olduğunu görüyoruz. Gıdada ise deprem bölgesine destek kaydıyla yapılan alımlar, talepteki daralmayı neredeyse telafi etmiştir.

Şimdi ciro endeks gelişimine bakalım. Sanayi, inşaat, ticaret ve hizmet sektörleri toplamında ciro endeksi (2015=100), 2023 yılı şubat ayında aylık yüzde 5.1 azaldı. 

Toplam cironun alt detaylarına baktığımızda; 2023 yılı şubat ayında aylık inşaat ciro endeksinin yüzde 5.1 arttığını, sanayi sektörü ciro endeksinin yüzde 5.0, ticaret ciro endeksinin yüzde 7.3, hizmet ciro endeksinin ise yüzde 1.5 azaldığını görüyoruz. İnşaat dışının tamamında cirolarda da bir daralma olduğunu görüyoruz. Maalesef bu hesaplamada da ulaşılamayan verilerin oranı yüzde 3.52 civarındadır.

 

YURT DIŞI TALEP DARALMASI

Sanayi üretimine baktığımızda; burada da yüzde 1.94’lük ulaşılamayan verilerle birlikte, şubat ayında aylık yüzde 6 daralan sanayi üretiminin alt sektörleri incelendiğinde, 2023 yılı şubat ayında madencilik ve taş ocakçılığı sektörü endeksinin bir önceki aya göre yüzde 11.2 ve imalat sanayi sektörü endeksinin yüzde 6.6 azaldığını, elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksinin ise yüzde 1.4 arttığını görüyoruz.

Görüldüğü gibi ulaşılamayan veriler olmakla birlikte, tüm veriler bir talep daralması olduğunu açıkça teyit ediyor. Söz konusu daralma üretim düşüşüyle olsaydı enflasyonda ciddi artışlar olabilirdi. Oysa enflasyonda da, ÜFE rakamında da düşüş eğilimi devam ediyor. Dolayısıyla ciro, satış ve sanayi üretimindeki düşüş hem yurt içi hem de yurt dışı talep daralmasıyla ilgilidir. 

KUR VE FAİZ ARTIRIMININ BEDELİ

Bu durumda bir yandan yeni pazarlara ulaşmanın yollarına bakmak gerekirken, içeride hızla artan enflasyonun zarar verdiği yurt içi satınalma gücünün de toparlanması gerekir. Bu durumda gelirlerin enflasyona göre reel anlamda artması ve uygun bir biçimde dağılması son derece önemli. 

Bu sorunların çözümünde faiz artırımının yeri asla olmamalı. Aksi halde iç piyasada talep tamamen kesilir ve durgunluğa kesin olarak gireriz. Kur artışına gelince, TL’nin her değer kaybı kalıcı fakirleşmemiz anlamına gelir, en kısa zamanda enflasyonla gelir erozyonuna yol açar. İhracatçı, enflasyon ile kalıcı maliyet artışları yaşadığını iyi bilmeli. 

Şunu asla unutmamalıyız: Fiyatlar çok kolay artar, ancak çok kolay düşmez. Fiyat düşüşleri birçok firmanın batması anlamına da gelebilir. O yüzden en başta fiyat yükselişine sebep olacak kur, faiz gibi silahları kullanırken bedelinin ne olacağı iyi bilinmeli. Çünkü geri dönüşü olmuyor. 

(İTO HABER)