“Kızıl Köşkün Rüyası”《红楼梦》(hóng lóu mèng) Çin’in en büyük dört edebi eserinden bir tanesidir. Bu eser Çin edebiyatını ve kültürünü öylesine derinden etkilemiştir ki; kitabın çıkışı ile birlikte “Kızılbilim (红学 hónɡ xué)” denilen edebi araştırma kolu kurulmuş, günümüzde ise Pekin Üniversitesi dahil olmak üzere pek çok üniversite sadece bu eseri araştırmak ve çevirmek için “Kızıl Köşkün Rüyası” veya “Kızılbilim” enstitüleri kurulmuştur. Özellikle “Kızılbilim” enstitülerinde eser hala hararetli bir şekilde tartışılmaktadır. Türkçeye’de çevirilen eser hem dijital olarak hem de dört kitap halinde basılıp okuyucuya sunulmuştur.
“Kızıl Köşkün Rüyası” 18. yüzyılda Qing Hanedanlığı döneminde (1616-1911), 曹雪芹 (Cáo Xuěqín) tarafından yazılmıştır. Kitap 120 bölümden oluşmaktadır. İlk 80 bölümünü Cáo Xuěqín’in kendisi yazmıştır. Fakat ölümünden sonra kitabın ikinci basımında eşi bir yazar ile birlikte 40 bölüm daha eklemiştir. “Kızıl Köşkün Rüyası” aynı zamanda halk dilinde yazılmış en büyük kurgu eserlerden biridir. Kitap genel olarak Qing Hanedanlığının yükselişini ve çöküşünü anlatır.
Cao Xueqin’in büyükbabası küçüklüğünde, Qing Hanedanlığı’nın dördüncü İmparatoru olacak olan 康熙帝 (Kāngxī dì) ile oyun arkadaşıydı. Büyükbabasının annesi ise İmparator Kangxi’nin süt annesiydi. Ailesinin Qing Hanedanlığı ile yakın ilişkiler kurmasından dolayı, Cao Xueqin’de sarayda neler yaşandığını ve Qing Hanedanlığın’daki işleyişin nasıl olduğunu küçüklüğünden itibaren tecrübe etmeye başlamıştı. Bu yüzden “Kızıl Köşkün Rüyası”da yarı-otobiyografik yani Cao Xueqin’in kendi ailesini, akrabalarını, hizmetkarlarını ve özellikle gençliğinde tanıştığı kadınları anlatır. Yazar kitabın başında da bu kitabı tanıdıklarına atfettiğini yazmıştır. Eser dönemin ruhunu çok güzel yansıtmakla birlikte içinde çok fazla mistik ögeler de barındırmaktadır. Karakterlerin psikolojik durumları da oldukça iyi tahlil edilmiştir. Özellikle kadın karakterlerin iç dünyası çok derin işlendiği için “Kızıl Köşkün Rüyası” pek çok açıdan ilktir.
“Kızıl Köşkün Rüyası” aslında bir nevi anksiklopedi işlevi de görür. Çünkü eserde Qing Hanedanlığında olan biten her olay teker teker anlatılmıştır. Her sosyal statüden insanın günlük hayatı, yediği içtiği, giydiği kıyafetler, çektiği acılar, iç dünyaları; bunların yanı sıra devlette yaşanan bir takım sıkıntılar, politik olaylar hepsi oldukça ayrıntılıdır. Kitapta 700’den fazla karakter ve 100’den fazla ana karakter vardır. Ve işin ilginç yanı, karakterlerin psikolojik tahlilleri de gayet ayrıntılı bir şekilde işlenmiştir. Çok katmanlı, derin bir eser olan “Kızıl Köşkün Rüyası”nın çevirisinin de neden bu kadar zor olduğunu bu şekilde anlayabiliyoruz.
“Kızıl Köşk (红楼 hóng lóu )” ise başlarda ingilizcesi de dahil olmak üzere “Kızıl Oda” şeklinde çevrilmiştir. Bu çok doğru bir çeviri değilidir. Çünkü bahsedilen yer oda değil, bir ailenin yaşayabileciği kadar büyük bir yaşam alanıdır. Çin mimarisinde sıkça görülen bu “köşkler”, çoğunlukla aristokratların yaşadığı yerlerdir. Jiǎ (贾) ailesinin yaşadığı yer de bu “kırmızı köşk”tür. Romanda geçen ana mekanlardan biri olduğu için de en önemli olaylar hep burada geçmektedir. Bu şekilde yazarın “Kırmızı Köşk”e mistik bir atmosfer vermesinden dolayı romandaki en trajik olay da burada yaşanmıştır.
“Kızıl Köşkün Rüyası”nda Aşk
Eserde kadın karakterlerin duygu ve isteklerine, hayal dünyalarına oldukça ayrıntılı bir şekilde yer verilmiştir. Özellikle kitabın içinde oldukça meşhur bir o kadar da güzel, trajik bir aşk hikayesi bulunmaktadır. Bu aşk hikayesinin iki ana öznesi vardır. Erkek karakter “贾宝玉 (Jiǎ Bǎoyù)” ile kadın karakter “林黛玉 (Lín Dài Yù)”. Jia Baoyu sanata ve şiire düşgün oldukça ince ruhlu genç bir adamdır. Lin Dai Yu de yine şiire düşkün, kırılgan genç bir kadındır. Jia Baoyu, Jia ailesinin genç varisidir. Lin Dai Yu’nün de kuzenidir. Aralarında şiirsel, romantik bir aşk başlar ve derin bir bağ kurulur. Fakat bu kırılgan iki gencin aşkı, ailelerinin karşı çıkması ve toplumun beklentilerine göre yaşayamadıklarından dolayı trajik bir sonla biter.
Jia ailesi Lin Dai Yu’yü kendi ailelerine layık görmezler. Üstüne üstlük ülke içindeki karışıklıklardan dolayı Jia ailesi de çöküşe geçer. Aşıklar bir çok zorluğa göğüs germek zorunda kalırlar. En sonunda kırılgan mizaçlı olan Lin Dai Yu çektiği bedensel ve zihinsel acılara dayanamaz. “Kızıl Köşk”de trajik bir şekilde ölür. Lin Dai Yu’nün ölümü insanın kırılgan mizacının iyi bir temsilidir. Çünkü kendisi olan biten her şeyi göğüslemeye çalışırken, en nihayetinde vücudu bu zorluklara yenik düşmüştür.
Genç kızın ölümünden sonra Jia Baoyu’nün hayatı da tepetaklak olur. Bu acıyla derinden sarsılan Jia Baoyu, tıpkı diğer Jia ailesinin üyeleri gibi kötü kaderine boyun eğer. Ekonomik olarak iyice çöktükten sonra da, kendine kalan ufak mirası da reddeder bir manastıra yerleşerek orada yaşar. Jia Baoyu’nün hayatı ve aristokrat bir aile olan Jia ailesinin çöküşü de, hayatın gelip geçiçi olduğunu, insanın ne yaparsa yapsın kaderinden kaçamayacağını ve insan yaşamının sadece kendi iradesine bağlı olmadığını düşündürmektedir. Çünkü Jia Baoyu de tıpkı Lin Dai Yu gibi karşı koymaya çalışır fakat ne yaparsa yapsın kaderin kendisinden kaçamaz.
Kaynakça-参考文献
[1]吴玉霞,姚晓菲.《红楼梦》人物形象描写成就研究综述[J].河南教育学院学报(哲学社会科学版),2006,(02):33-53.
[2]陈骁.清代《红楼梦》的图像世界[D].中国美术学院,2012.
[3]刘士聪,谷启楠.论《红楼梦》文化内容的翻译[J].中国翻译,1997,(01):17-20.