* Geçmişe dönüp bakıldığında Honduras gibi ülkelerin sürüp giden yoksulluğunda Amerika'nın son derece büyük bir sorumluluğunun olduğu apaçık görülmektedir.
* Honduras'ın eski devlet başkanı ve şimdiki devlet başkanı danışmanı olan Manuel Zelaya Xinhua'ya verdiği demeçte, "Halkımızın antiemperyalizm mücadelesi tarihidir ve bu mücadele işçi hareketlerinden ayrılamaz" ifadelerini kullanıyor.
* Honduras Ulusal Özerk Üniversitesi akademisyenlerinden Allan Fajardo, "Çin'le işbirliği yapmak sadece Honduras'ın ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda Honduras'ın yeni uluslararası düzendeki bağımsızlık ve özerkliğini de yansıtıyor" diyor.
TEGUCIGALPA, 13 Ağustos (Xinhua) -- Honduras'ın La Lima kentinde ülkeye dönüş yapan göçmenler için bir kabul merkezi bulunuyor. Bu merkeze her gün ABD'den sınır dışı edilen yüzlerce Honduraslı geliyor.
Artan yasadışı göç, bu yılki ABD başkanlık seçimlerinde öne çıkan başlıklardan biri haline gelmiş durumda. ABD'li politikacılar, Honduras ve diğer Orta Amerika ülkelerini "yasadışı göçmen ihraç eden yerler" olmakla suçluyor.
Ancak bu ülkelerdeki aşırı yoksulluk çözüme kavuşturulmadığı sürece ABD'deki yasadışı göç sorununu ortadan kaldırmak zor görünüyor.
Geçmişe dönüp bakıldığında Honduras gibi ülkelerin sürüp giden uzun süreli yoksulluğunda Amerika'nın son derece büyük bir sorumluluğunun olduğu görülecektir. Nitekim bir zamanlar "muz cumhuriyeti" olarak anılan Honduras, kuralsız Amerikan sermayesi için bir "cennet" ve yoksul yerli işçilerin hapsedildiği bir "kafes" olarak işlev görüyordu.
PANDORA'NIN MUZ KUTUSU
1870 yılında Lorenzo Baker adındaki Amerikalı bir kaptan Jamaika'dan getirdiği bir gemi dolusu muzu New Jersey'de sattı. O günden sonra muz, ABD'de en çok satan meyvelerden biri haline geldi. Orta Amerika ve Karayipler'den ABD'ye muz getiren çok sayıda ticari şirket kuruldu. 20. yüzyılın başlarında Cuyamel Fruit Company gibi ABD'li şirketler, Honduras'taki geniş araziler üzerinde imtiyaz hakları elde etti.
ABD, 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar çok sayıda silahlı müdahale ve darbe destekleme yoluyla Honduras'ın önde gelen ekonomik sektörlerini yavaş yavaş kontrolü altına aldı. Honduras'ın kuzey kesimlerinde devasa alanları işgal eden Cuyamel Fruit Company gibi ABD'li şirketler buralarda büyük muz çiftlikleri kurdu. Bu şirketler taşımacılık, elektrik ve imalat gibi kritik öneme sahip ekonomik sektörleri de kontrol altına aldı.
1913'e gelindiğinde Honduras'ın dış ticaretinin yüzde 90'ından fazlası ABD tarafından tekelleştirilmişti. Amerikalı çokuluslu şirketlerin tekelci kontrolü altında büyük oranda muz üretimine dayanan ekonomik yapısıyla Honduras, gıda gibi temel ihtiyaç maddelerinde büyük oranda ithalata bağımlı savunmasız bir ekonomiye dönüştü.
Şimdi 91 yaşında olan Estevan Elvir de gençken Honduras'ın kuzeyindeki Sula Vadisi'ndeki muz çiftliklerinde çalışıyordu. Amerikalı şirketlerin her şeyi eksiksiz kontrol altında tuttuğunu belirten Elvir, işçilerin Amerikalılardan aldıkları maaşları yine şirkete ait mağazalarda harcamak zorunda olduğunu söylüyor.
Çalışma şartlarının son derece kötü olduğunu söyleyen Elvir, işçilerin sık sık dövüldüğünü, hatta bazılarının öldürüldüğünü hatırlıyor. Elvir, "Hiç kimse bırakıp gidemiyor ya da sesini yükseltemiyordu. Çünkü şirketin müdürü Honduras Devlet Başkanı'ndan bile daha güçlüydü" diyor.
DÖNÜŞÜM GETİREN GREVLER
Honduras halkı ABD'nin sömürü, yağma ve müdahaleleri karşısında direnmekten asla vazgeçmedi. 20. yüzyılın başlarında Honduraslı işçiler sık sık grev yaparak daha yüksek ücret ve daha iyi çalışma koşulları talep etmeye başladı.
Elvir, greve katılan işçilerin maruz kaldıkları muameleleri şöyle anlatıyor: "En hafifinden hapse atılıyor, en kötüsüyse ortadan kayboluyorlardı. 4-5 beş gün sonra dibe batmaları için vücutlarına kaya ya da demir çubuk bağlanmış halde Ulua ya da Chamelecon nehirlerine atılmış cansız bedenlerini çıkarıyorduk."
Honduras hükümeti, 1975 yılından itibaren Amerikalı muz şirketlerine tanıdıkları tüm imtiyazları ve aralarındaki tüm sözleşmeleri iptal ederek ABD'nin kontrolü altındaki arazilerin bir kısmını kamulaştırdı. Honduras, Amerikalıların kontrolündeki rıhtım ve demiryollarını da devralarak muz üretim, nakliye ve satışlarının kontrolünü ele almaya başladı. Bunlar Honduras'ın egemenliğini yeniden kazanması ve ulusal ekonomisini inşa etmesinin ilk adımlarıydı.
Honduras'ın eski devlet başkanı ve şimdiki devlet başkanı danışmanı olan Manuel Zelaya Xinhua'ya verdiği demeçte, "Halkımızın antiemperyalizm mücadelesi tarihidir ve bu mücadele işçi hareketlerinden ayrılamaz" diyor ve ekliyor: "Bugün Honduras'ta sahip olduğumuz her şey işte bu mücadele sonucu kazanılmıştır."
"YOKSULLUK, HASTALIK, SÖMÜRÜ..."
Bununla birlikte Honduras halkının uğradığı haksızlıklar henüz sona ermiş değil.
ABD'deki göç gözaltı merkezlerinde tutulan göçmenlerin çoğunluğu insanlık dışı muamelelere maruz kalıyor. Soyadını vermek istemeyen 25 yaşındaki Honduraslı Bernard, "Sanki kaçırılıyormuşum gibi hissettim. 17 gün tutuldum orada, ailemin ne durumda olduğumdan haberi yoktu. ABD'li yetkililer telefon görüşmesi yapmama izin vermedi. Dış dünyayla tüm bağlantım kesilmişti. Serbest bırakılıncaya kadar her gün yerde uyumak zorunda kaldım" diyor.
Elvir, "Yoksulluk, hastalık, zayıflık, sömürü... İşte Amerikan şirketlerinin bize miras bıraktığı şeyler bunlar. Bunların karşılığında buranın zenginliğini aldılar. Honduras sahip olduğu kaynaklarla Latin Amerika'nın beşinci en zengin ülkesiyken şimdi Latin Amerika'nın ikinci en yoksul ülkesi haline geldi" diyor.
28 Haziran 2009 tarihinde Honduras'ta dönemin Devlet Başkanı Zelaya'ya karşı askeri darbe gerçekleştirildi. Darbeden sonra yaklaşık altı ay boyunca Honduras'taki siyasi durum çalkantılı seyretti. Darbenin arkasında ABD'nin olduğu yönünde haberler çıktı, darbeye karşı çıkan Honduraslılar baskılara maruz kaldı ve yerlerinden oldu. Şiddet olayları ve yoksulluk bazı Honduraslıları ABD'ye iltica etmeye zorladı.
Zelaya, 20. yüzyılda Latin Amerika ve Karayipler'de meydana gelen askeri darbelerin birçoğunun, Amerika'nın çokuluslu şirketlerinin çıkarlarıyla bağlantılı olduğunu düşünüyor.
Zelaya, "Bir keresinde ABD'li üst düzey bir yetkiliye ABD'nin darbeleri kışkırtma konusunda bir el kitabı olup olmadığını sordum. Bana darbeleri kışkırtmak için bir değil, dört el kitaplarının olduğunu, bir tanesinin de hazırlanmakta olduğunu söyledi" diyor.
BİRLİK VE UYANIŞ
2021 yılının sonlarında Zelaya'nın eşi Xiomara Castro, Honduras'ın tarihindeki ilk kadın devlet başkanı olarak seçildi. Castro, göreve başlar başlamaz ülkede dış güçlerin desteklediği oligarşik siyasi durumu değiştirmeye girişti.
ABD'nin sürekli baskılarına rağmen Honduras hükümeti direnç sergileyerek Mart 2023'te Çin'le resmen diplomatik ilişki kurdu. Castro bundan üç ay sonra Çin'e gerçekleştirdiği ziyarette tek Çin ilkesini kararlıkla desteklediklerini, bu ilkeye riayet ettiklerini ve Çin'le dostane işbirliğinin, Honduras'a daha fazla ve daha iyi kalkınma fırsatları getireceğine inandıklarını söyledi.
Honduras Ulusal Özerk Üniversitesi akademisyenlerinden Allan Fajardo, "Çin'le işbirliği yapmak sadece Honduras'ın ekonomik kalkınmasına katkıda bulunmakla kalmıyor, aynı zamanda Honduras'ın yeni uluslararası düzendeki bağımsızlık ve özerkliğini de yansıtıyor" diyor.
Fajardo, Honduras bugün Küresel Güney'le işbirliği yaparak yeni kalkınma fırsatları ve uluslararası statü aradığını, bunun da sözde "muz cumhuriyetinden" daha bağımsız ve çeşitliliğe sahip bir ülkeye doğru katedilen bir aşama anlamına geldiğini söylüyor.