7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki iki büyük sarsıntı, Türkiye’de ve Suriye’nin kuzeyinde, her tür binayı yıktı ve on binlerce kişinin ölümüne yol açtı.
Ancak en yeni apartmanların bile yerle bir olması, ülkedeki bina güvenliği standartlarıyla ilgili soruları gündeme getirdi. Modern inşaat teknikleri, binaların bu büyüklükte depremlere dayanabilmesini sağlıyor.
BBC’nin tespit ettiği, yıkılan üç yeni binanın ilkine dair sosyal medyadaki görüntüler insanların çığlık çığlığa kaçtıklarını gösteriyor. Malatya’daki apartmanın alt yarısının çöktüğü görülüyor ve binanın üst yarısı, toz ve moloz yığınının üzerinde eğik bir şekilde ayakta kalıyor.
Bu apartmanlar, geçen yıl inşa edilmişti ve sosyal medyada görülen reklamlarda binanın ‘son deprem yönetmeliğine uygun yapıldığı’ söyleniyordu. Reklamda tüm malzemelerin ve işçiliğin ‘birinci sınıf kalite’ olduğu iddia ediliyordu.
Orijinal reklam şu anda internette bulunamıyor, ancak sosyal medyada dolaşan ekran görüntüleri ve videolar, aynı şirketin benzer reklamlarıyla örtüşüyor. Binanın yeni inşa edilmiş olması, 2018’de güncellenen yönetmeliğe uygun yapılmış olması gerektiği anlamına geliyor.
Bu yönetmelikte, deprem riski olan bölgelerdeki yapılarda, çelik çubuklarla güçlendirilmiş yüksek kaliteli beton kullanılması gerektiği belirtiliyor. Sütunların ve kirişlerin de depremin etkisini karşılaması için, etkin bir şekilde dağıtılması öngörülüyor.
Ancak BBC, bu apartmanda kullanılan inşaat standartlarını teyit edemedi. Fotoğraflar, İskenderun’da yeni inşa edilen bir apartmanın da büyük ölçüde yıkıldığını gösteriyor. 16 katlı binanın yanı ve arkası tamamen göçtü ve küçük bir kısmı ayakta kaldı.
BBC, binanın fotoğraflarını, inşaat şirketi tarafından yayımlanan ve 2019’da tamamlandığını gösteren bir reklam fotoğrafıyla eşleştirdi. Bu da, binanın en son standartlara göre inşa edilmesi gerektiği anlamına geliyor.
BBC, binayı yapan inşaat şirketiyle temasa geçti, ancak herhangi bir yanıt alamadı. BBC’nin teyit ettiği Antakya’dan gelen bir fotoğraftaysa, dokuz katlı bir apartmanın enkaza dönüştüğü görülüyor. Enkazın önünde sitenin adı olan Güçlü Bahçe de seçiliyor.
Binanın açılış törenini gösteren bir videoya ulaştık ve görüntüler, inşaatın Kasım 2019’da bittiğine işaret ediyor. Görüntülerde Ser-Al inşaat şirketinin sahibi Servet Altaş ‘Güçlü Bahçe projesi hem konumu hem de inşaat kalitesi anlamında diğerlerine kıyasla çok özel’ diyor.
BBC’nin sorularını yanıtlayan Altaş ‘Hatay’da inşa ettiğim yüzlerce bina içinde maalesef iki apartman çöktü’ dedi.
Altaş, depremin çok büyük olduğunu ve kentte neredeyse hiçbir binanın ayakta kalamadığını da ekledi ve ‘Bazı medya kuruluşlarının algıları değiştirdiğine ve haber yapma kisvesiyle günah keçileri bulmaya çalıştığına üzülerek şahit oluyoruz’ dedi.
Depremden etkilenen bölgede bu kadar çok sayıda binanın çökmesinden sonra, Türkiye’de birçok kişi, inşaat yönetmeliklerini sorgulamaya başladı. Depremler şiddetli olsa da, uzmanlar düzgün bir şekilde inşa edilmiş binaların ayakta kalması gerektiğini söylüyor.
Acil Durum Planlaması ve Yönetimi Uzmanı Prof. David Alexander, ‘Depremin maksimum yoğunluğu şiddetliydi ama iyi inşa edilmiş binaları yakacak kadar da değildi’ diyor:
‘Birçok yerde sallantı maksimum derecenin altındaydı, dolayısıyla yıkılan binlerce binanın neredeyse tamamının makul deprem inşaat yönetmeliğine uygun olmadığı sonucuna varabiliriz.’
İNŞAAT YÖNETMELİKLERİNİN UYGULANMAMASI
İnşaat yönetmelikleri, 1999’da 17 bin kişinin hayatını kaybettiği İzmit depreminin ardından sıkılaştırıldı. Ancak, son olarak 2018’de güncellenen yönetmelikler pek uygulanmıyor.
Prof. Alexander ‘Sorun kısmen, mevcut binaların çok az güçlendirilmesi, ancak bir de yeni inşaatlarda kurallar da çok az uygulanıyor’ diyor. BBC Ortadoğu Muhabiri Tom Bateman’ın Adana’da konuştuğu insanlar, çöken bir binanın 25 yıl önceki depremde hasar aldığını, ancak herhangi bir güçlendirme yapılmadığını söyledi.
Ülkenin ağır deprem geçmişine karşın milyonlarca kişinin yoğun nüfuslu, yüksek katlı binalarda yaşadığı Japonya gibi ülkeler, inşaat yönetmeliklerinin insanları felaketlere karşı nasıl koruyabildiğini gösteriyor.
İnşaat güvenliği kuralları, binanın kullanım amacı, deprem riski en yüksek bölgelere olan yakınlığına göre değişiyor. Basit güçlendirmeden, hareket sürgülerine, binayı yer hareketlerinden izole etmek için dev bir şok emici üzerine inşaya kadar değişiyor.
KURALLARIN UYGULANMASI NEDEN ZAYIF?
Ancak Türkiye’de hükümet belirli aralıklarla ‘imar afları’ ilan etti. Bu da uygulamada, gerekli güvenlik sertifikaları olmadan inşa edilen binaların hukuken cezadan muaf tutulması anlamına geliyor.
İmar afları 1960’lı yıllardan beri çıkartılıyor ve sonuncusu 2018’deydi. Karşıtları, uzun süredir bu tür afların büyük bir depremde felakete yol açacağı uyarısı yapıyordu.
Türkiye Mimar ve Mühendisler Odasına bağlı, Şehir Plancıları Odası’nın İstanbul Başkanı Pelin Pınar Giritlioğlu, deprem bölgesinde 75 bin kadar binanın imar affından yararlandığını söylüyor. Felaketten sadece bir kaç gün önce, Türk medyası yeni bir imar barışı yasasının parlamentoda onay beklediği haberini geçmişti.
Jeolog Celal Şengör de geçtiğimiz aylarda, fay hatlarıyla dolu bir ülkede bu tür imar barışı yasalarının ‘suç’ olduğunu söylemişti. BBC Türkçe’nin İzmir’de 2020’de meydana gelen depremden sonra yaptığı haberde, kentte 672 bin binanın son imar barışından faydalandığı belirtiliyordu.
Aynı haberde, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2018’de Türkiye’deki binaların yüzde 50’sinin, yani neredeyse 13 milyon binanın, inşaat yönetmeliklerine uygun yapılmadığını söyleyen raporundan bahsediliyordu.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, son depremlerin ardından inşaat yönetmelikleriyle ilgili soruya ‘Bizim inşa ettiğimiz hiçbir bina yıkılmadı. Sahadaki hasar değerlendirme çalışmalarımız hızla devam ediyor’ yanıtını verdi.
(BBC Türkçe)