Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'de düzenlenen Uluslararası Ombudsmanlık Konferansı'na katıldı.
Burada bir konuşma yapan Erdoğan, Suriyeli sığınmacılara değindi. ‘Çatışmadan kaçan 3,5 milyonu Suriyeli olmak üzere, 4 milyon mağdur ve mazluma kucak açtık’ diyen Erdoğan, ‘Ülkemize sığınanları geri göndermedik. Suriye'deki çadır kentlerde hayata tutunmaya çalışanlara yardım götürürken kimsenin inancına kökenine bakmadık’ ifadelerini kullandı.
Terörden temizlenen bölgelere şu ana kadar 550 bin sığınmacının geri döndüğünü söyleyen Erdoğan, ‘Ülkemizdeki Suriyelilerin gönüllü olarak ülkesine geri dönüşleri hızlanmıştır. Rusya, Suriye ve Türkiye olarak yürüttüğümüz diplomatik temaslar meyvesini verdikçe bu sayı daha da artacak’ diye konuştu.
Erdoğan, sığınmacı meselesi üzerinden Yunanistan'a da tepki gösterdi. ‘Ege'de sadece geçen yıl ölümden kurtarılan göçmen sayısı 20 bini buluyor’ diyen Erdoğan, ‘Sığınmacıları ölüme terk eden, botlarını batırarak kasten öldüren, onurlarını kırarak sınırları dışına iten ülkeler baş tacı yapılıyor. Göçmenlere bu zulmü reva görenler hakkında hiçbir adım atılmıyor’ değerlendirmesini yaptı.
REFERANDUM SİNYALİ
AK Parti başörtüsüne anayasal güvence getiren teklifinin gelecek hafta Meclis komisyonuna gelmesi bekleniyor. Erdoğan konuşmasında bu konuya da değindi. Teklif için ‘Türk demokrasisinin olgunluk seviyesini gösterecek’ nitelendirmesinde bulunan Erdoğan, konuyla ilgili Meclis'in gerekli adımı atmasını beklediğini dile getirdi. Cumhurbaşkanı, ‘Meclis görevini yerine getirmezse son kararı milletimizin kendisi verecektir’ sözleriyle de referanduma gidilebileceğinin işaretini verdi.
Anayasa değişiklikleri, 360 ila 400 oy arasında kabul edilirse zorunlu olarak referanduma gitmesi gerekiyor. 400'ün üzerinde oyla kabul edilirse ihtiyari referandum yani Cumhurbaşkanı, bu konuda isterse referanduma gidebilir.
Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan diğer başlıklar şöyle:
‘Dünyanın birçok yerinde insan haklarının muhafazasıyla ilgili toplantılar düzenlenip kararlar alınıyor. Ancak hayat hakları dahil en temel haklar çiğnenmeye devam ediyor. Bizi birbirimize yakınlaştırması gereken krizler insanı insani değerlerden uzaklaştırabiliyor. Covid salgını, mülteci meselesi, çatışmalar bu acı gerçeğin en çarpıcı örnekleri olarak önümüzde duruyor. Gelişmiş diye ifade edilen ülkelerin kendilerini korumak adına sergilediklerini utançla hatırlıyoruz.
‘HERGÜN BİR ŞİDDET HABERİ’
Salgının da etkisiyle kültürel ırkçılık, İslam düşmanlığı gibi nefret suçları Batı'da korkunç boyutlara ulaştı. Nefreti körüklediklerine ateşe benzin döktüklerine şahit oluyoruz. Kimi zaman medya kimi zaman siyasetçiler kimi zaman devlet tarafından ötekileştirenler için insan hakları beyannamesindeki kayıtlı haklarını kullanmak zorlaşıyor. Her gün bir şiddet haberini okuyoruz. Göçmen ve yabancılara ait nefret suçları görmezden geliniyor. İnsan hakları dersi veren ülkeler hak ihlalleri konusunda suskunluk içerisinde.
En temel insan hakkı olan yaşam hakkına kast eden caniler siyasi sığınma adı altında korunmaktadır. Bugün NATO'da AP'de veya BM çatısı altında beraber olduğumuz ülkeler Türk adaletinden kaçan haydutların sığınağı haline döndü. Kayda değer ve somut hiçbir çaba harcanmıyor. FETÖ'nün elebaşı ABD'deki malikanesinden örgütü yönetmeye devam ediyor. PKKK terör örgütü militanları Avrupa'da protesto düzenleyip vatandaşlarımıza ve temsilciliklerimize saldırıyor.
Paris'te yaşananlar en son örneğini teşkil etmiştir. Bölücü terör örgütü mensupları insanımızın canına kast etmiştir. Şimdiye kadar Türkiye'nin bölücü terör örgütüne karşı yürüttüğü mücadeleye şaşı bakanların hatalarının farkına varacağına inanıyorum.
Karadeniz üzeriden tahıl koridoru ve esir takasını hayata geçirerek gıda ve enerji krizinin çözümüne katkı sağlıyoruz. Sayın Putin bir şart koştu, durumu iyi olan Avrupa ülkelerine değin fakir Afrika ülkelerine gönderelim dedi. Ben de bu teklifi kabul ettim. Bunları fabrikalarımızda una çevirip fakir Afrika ülkelerine göndermeye varız dedik.
Afganistan'da kız çocuklarının eğitiminin engellenmesini doğru bulmuyoruz. Bunun İslam'da yeri yok.’