Beklentiler mi ekonomiyi yönetiyor, yoksa gerçekleşmeler mi?

Abone Ol

Hatırlarsanız, 24 Temmuz 2023 tarihli ‘Beklentilerde neler değişiyor?’ başlıklı yazımızda, beklentiler ve değişimlerinden bahsetmiştik. Bu nedenle de haziran ve temmuz ayı TCMB piyasa katılımcıları anketi sonuçlarını karşılaştırmıştık.Bu karşılaştırmada TÜFE beklentilerinin yükselmeye başladığını, kur beklentilerinin yukarı yönlü revize edildiğini ve büyüme beklentisinin de aşağı yönlü güncellendiğini gözlemlediğimizi sizlerle paylaşmıştık. Gelecek hesaplamalarınızı daha gerçekçi yapmanız için son derece önemli bir paylaşımdı. Zira beklenen de gerçekleşti.

TCMB, eylül ayında, aylık periyotta yaptığı piyasa katılımcıları anketini yineledi ve beklentilerdeki değişimi sizlerle paylaşmak istedik. Çünkü beklentiler yatırım, üretim ve satış planlarında son derece önemli yer tutuyor ve kararları etkiliyor. 

TCMB piyasa katılımcıları anketine göre, eylül ayı TÜFE yüzde 5.14, 2023 yıl sonu ise yüzde 67.22 olarak beklenmeye başlandı. Temmuz ayında TÜFE yıl sonu beklentisi yüzde 43.82 idi. Enflasyonda her yukarı beklenti, mevduat sahiplerinin kısa vadede kalmasına ve mevduata para yatırmak için beklemesine neden oluyor. Dolayısıyla faiz, enflasyon sarmalı sonu belirsiz bir faiz/enflasyon yarışına yol açabiliyor. 

Enflasyon beklentisi yükseldikçe mevduat sahiplerinin daha yüksek getiri elde etme beklentisi de artıyor. Çünkü parasını enflasyona göre koruma ve reel getiri elde etme amacıyla hareket ediyor. Kısacası, her yükselen enflasyon, daha fazla faiz artırımı gerektiriyor. Her yükselen faiz, gelecekte daha yüksek kur beklentisine yol açar ki, enflasyonun ana sebebi kur artışıdır.

BÜYÜME BEKLENTİSİ

Temmuz 2023’te yüzde 4.5’ten yüzde 4.3’e düşen 2023 yılı büyüme beklentisi, yükselen faizler ve izlenen sıkı para politikası nedeniyle Eylül 2023’te yüzde 3.9’a düştü. 

Enflasyonla mücadele, talebin daha düşük fiyat seviyelerinden doyurulmasıyla olur. Yani ürün bolluğu veya maliyet düşüşü sağlanamazsa enflasyonla mücadele etmek zorlaşır. Talep hem yurt içi hem de yurt dışı olarak değerlendirilmeli. Toplam talep arzın üzerine çıktığı sürece fiyatlar artmaya devam eder. Bir yandan kur kaynaklı maliyet enflasyonunun etkilerini görürken, diğer yandan talep kaynaklı (özellikle ihracat) enflasyon etkilerini de görmemiz mümkün. 

Peki, ihracat hedefleri yukarı çekilirken, büyüme yavaşlarsa talep artışı enflasyonu yukarı itmez mi?

Bunun cevabı çok basit ve kesin olarak evet. Kaldı ki, artan vergiler, sadece ihracata dayalı kredi politikası enflasyonu düşürmez. Çünkü ihracat, talep artışı demektir. Bu artışı sağlayacak ek üretim muhakkak gerçekleştirilmeli. Oysa büyüme beklentilerinin aşağı çekilmesi, firmaların yatırım iştahının da azalmaya başladığını gösteriyor. O zaman istenen ihracat artışını sağlayacak üretimi de yakalayamayabiliriz.

Beklentiler, gelecekle ilgili kararlarımızı yönlendirir. Vadeli hesaplamalar bile gelecekteki faiz ve beklenen enflasyonla alakalı. Ancak burada önemli olan, kamu kurumlarının bu konuda ne kadar istekli olduğunu uygulayarak göstermesidir. Piyasa söylemleri dinler, ancak icraatlere uyar. Beklentiler iyi yönetilemezse, söylenenler hep havada kalır. 

O yüzden politikaların tutarlı olması, gelir dağılımında bozulmaya izin verilmemesi ve en önemlisi piyasa beklentilerini bozacak açıklamalar yapılmaması son derece önemli.

Şunu unutmamakta fayda var; riskler kendi içerisinde fırsatları da barındırır.

(İTO HABER)