Ay’a yerleşmenin şiirsel bir çekiciliği olduğu açık, ancak bilim insanları uzun zamandır bu hedefe engel olan komplikasyonları biliyor: Oksijen eksikliği, kozmik radyasyon ve aşırı sıcaklıklar, engellerden sadece birkaçı.
Yeni bir çalışma ise, bu engellerden birinin üstesinden gelmenin sanıldığı kadar zor olmayabileceğini ortaya koyuyor.
Ay’daki mağaralar daha önce araştırılıp tanımlanmış, ancak bunların sıcaklığı Dünya’daki mağaraların yaptığı gibi düzenleyip düzenleyemediği sorusu cevapsız kalmıştı.
Ay yüzeyindeki sıcaklık anomalileri için on yıldan fazla bir süredir tarama yapan California Üniversitesi, Los Angeles (UCLA) ve Colorado Üniversitesi‘nden araştırma ekibi, Jeofizik Araştırma Dergisi‘nde yayımlanan sonuçta mağaralarının rahatlıkla 17 santigrat dereceyi (63°F) koruyabildiğini yazdı.
Makalenin yazarlarından UCLA Dünya, Gezegen ve Uzay Bilimleri Bölümü’nde yüksek lisans öğrencisi Tyler Horvath, şöyle diyor:
‘Ay’ın yüzeyinde herhangi bir yerdeyseniz, önemli miktarda çaba olmadan üstesinden gelinmesi çok zor olan aşırı sıcaklıklara, kozmik ışınlara, güneş rüzgarına ve güneş radyasyonuna maruz kalırsınız. Mağaralar bulunduğunda hemen ‘Ah, eğer Ay’da yaşamak istesek, burası bir şeyler kurmak için en kolay yer olurdu’ diye düşündük.’
Çalışma için araştırma ekibi, Ay’ın ekvatoruna yakın Mare Tranquillitatis‘te bir futbol sahası büyüklüğünde ve 100 metre derinliğinde silindirik bir çukura odaklandı. Bu çukur, bir yeraltı mağarasına doğru görünür bir çıkıntıya sahip iki çukurdan biri.
Sıcaklığı belirlemek için ekip, NASA’nın robotik Lunar Reconnaissance Orbiter‘ındaki alet paketini oluşturan bir termal kamera olan Diviner Lunar Radiometer Experiment’in görüntülerini işledi. Horvath, bu işlemin basit görünse de ancak aslında oldukça zor olduğunu söylüyor.
Ay’da bir Ay günü boyunca sıcaklıklar 121°C ve −184°C arasında değişir.
Çukur, Diviner görüntülerinde bir pikselin yalnızca küçük bir bölümünü yaklaşık yüzde 20 oluşturuyor. Mağaradaki koşulları anlamak için ekibin, uzay aracı hareketini hesaba kattıktan sonra pikseldeki gerçek sıcaklığı yeniden yapılandırması gerekiyordu.
Bunun için; görüntü yakalama sırasında hareket eden uzay aracının etkisini simüle etmek için bilgisayar modelleri çalıştırıldı ve benzersiz sıcaklık değişimini yaratmak için gereken çoklu sıcaklık okumalarını çözüldü.
Horvath, ‘Diviner’in farklı sıcaklıklara ve görüş alanına nasıl tepki verdiğini biliyoruz. Bu bilgiyi kullanarak çukurun sıcaklığını belirleyebildik’ dedi.
Diviner verilerini kullanan modeller, mağaranın düzenlenmiş bir sıcaklığı koruduğunu doğruladı.
Ekip, iletim veya ısının molekülden moleküle geçişi çok verimli olmadığı için geceleri çukurdan ısının kaybolmadığına inanıyor. Buna ek olarak, giriş yolundaki belirgin çıkıntı, gündüz gelen güneş ışınımını engelleyen ve ısının geceye kaçmasını önleyen bir gölge sağlıyor.
Horvath’a göre, çukurun boyutu ve derinliği aynı zamanda kozmik ışınlardan, güneş radyasyonundan ve mikro meteoritlerden koruma sağlayabilir.
Ekip, bu çukurların yüzeyin altındaki kanallar boyunca lav akarken oluşan lav tünellerinin parçaları olduğuna inanıyor. Lav soğudukça içi boş tünel bölümleri çökerek açık bir çukur oluşturdu.
Gezegen Bilimleri Enstitüsü‘nden kıdemlibilim insanı Matthew Siegler, şu yorumu yapıyor: ‘Bunun gibi araştırmalar, Ay keşiflerimizin buzdağının sadece görünen kısmı olduğunu gösteriyor. Ağustos 2022 sonunda yeni NASA SLS roketinin fırlatılmasıyla, yeni bir ‘Ay yarışı’nın başladığı açık ve belki de kaşifleri bu saf yerlerden bazılarına götürecek.’
(Yeşil Gazete)