BAĞDAT, 21 Mart (Xinhua) -- 20 Mart 2003'te ABD, Irak'a barış, özgürlük ve demokrasi getirme vaadiyle ülkeyi istila ve işgal etti. Ancak o zamandan bu yana, kaos ve yokluk bu eski Mezopotamya uygarlığının beşiğini sardı. Yerel al-Adala Gazetesi için çalışan gazeteci Kadhim al-Adhari, işgali "acı bir hatıra" olarak tanımlayarak, ABD'nin bu iddialarını reddetti. El-Adhari Xinhua'ya, "2003'ten önce Irak'ın bir güvenlik, siyasi ve kültürel istikrar durumuna tanıklık ettiğini ve bir altyapıya sahip olduğunu" söyledi. Ancak ABD birliklerinin düzmece bir kitle imha silahları bahanesiyle ülkeyi işgal etmesi yıkımla sonuçlandı.
El-Adhari, "ABD güçleri, aralarında gözaltı merkezlerini ve hapishaneleri kullanmanın da bulunduğu Irak vatandaşlarının ruhunu yok etmek için farklı yollar kullandı ve bunlardan en ünlüsü Basra ilindeki Ebu Gureyb ve Bucca cezaevlerindeki Iraklı tutukluların başına gelenler" dedi. El-Adhari, kötü bir üne sahip Ebu Gureyb Cezaevi'nde 2004 yılında ABD askerlerinin çevrimiçi yayınladığı ve ordunun Iraklı tutuklulara yönelik, aralarında mahkumları çırılçıplak soymak ve sonra onları üst üste yığmanın da bulunduğu dudak uçuklatan tacizlerini doğrulayan görüntülere atıfta bulundu. Siyaset araştırmacısı Amir el-Saadi de Xinhua'ya, ABD'nin yakın tarih boyunca iddialarına rağmen insan haklarını umursamadığını kanıtladığını ve 1991'de Körfez Savaşı sırasında Irak'a karşı seyreltilmiş uranyum silahları kullandığında bu kayıtsızlığını ortaya koyduğunu söyledi.
"ABD ayrıca 2003 yılında Irak'ı işgal ettiğinde, birçok Iraklıyı öldüren ve sağlık sistemine zarar veren, birçok sakat doğumun ortaya çıkmasına ve Irak'ın 2003'ten önce tanık olmadığı kadar kanser vakalarının artmasına neden olan uluslararası olarak yasaklanmış silahları kullandı" diyen el-Saadi, "Bu silahların etkisinin yüzlerce yıl süreceğine şüphe yok" dedi. El-Saadi'ye göre, ABD Iraklılara karşı Hadisa katliamı ve Felluce şehrinin uluslararası yasaklı silahlarla bombalanması gibi birçok katliamı umursamadan gerçekleştirdi. Bağdat'ın yaklaşık 200 kilometre kuzeybatısında yer alan Hadisa'da 2005 yılındaki katliam, bir ABD deniz piyadesi konvoyuna yol kenarına yerleştirilen bombayla düzenlenen saldırıda bir ABD askerinin ölmesine tepki olarak deniz piyadelerinin aralarında kadınlar, yaşlılar ve çocukların bulunduğu silahsız 24 sivili evlerinin içinde öldürmesiyle gerçekleşti.
Bağdat'ın yaklaşık 50 km batısındaki Felluce şehri de 2004'teki en ağır bombardımana tanık oldu. Uluslararası toplum ABD'yi büyük çaplı sivil kayıplara yol açtığı ve şehirde beyaz fosfor kullandığı için eleştirdi. Pek çok Iraklı gibi el-Saadi de Iraklılar için trajedilerin, eski ABD Başkanı George Bush'un Irak'ı terörizmle küresel savaşın merkez cephesi ilan ettiği ve ülkeyi aşırılık yanlısı gruplarla çatışmaları çözmek için bir arenaya çevirmesiyle başladığına inanıyor. El-Saadi, "İlk olarak, (ABD) El Kaide örgütünü Irak'ı terörle mücadele için bir savaş alanına dönüştürmeye yöneltti ve sonra El Kaide, tüm Irak'ta ortalığı kasıp kavuran ve her şeyi, arkeolojik ve tarihi yerleri bile yıkan İslam Devleti (İD) örgütü Daeş'e dönüştü" dedi ve ekledi: "Ancak terörün kökü henüz kurumadı ve ülkenin birçok yerinde yayılmaya devam ediyor."
Bağdat'ın merkezinde bir kitapçı olan 56 yaşındaki Hamza el-Warraq Xinhua'ya, ABD birliklerinin Iraklılara karşı pek çok suç işlediğini söyledi. El-Warraq, "Amerika bir çeteler devleti ve içinde gerçek bir demokrasi yok. Irak'ta sivilleri öldürdü ve bu kabul edilemez ve tüm uluslararası yasaların ihlalidir, ancak Amerika kendisini dünyaya liderlik eden ve istediği politikaları dikte eden bir süper güç olarak görüyor" dedi. ABD 2011'in sonunda, kitle imha silahlarına dair herhangi bir bulgu olmadan birliklerini Irak'tan çekti. Yine de savaşın harap ettiği ülke zaten kayıplar, yetimler ve patlayıcı kalıntılarının yüküyle ezilmişti.
Birçok Iraklı, sokaklarının ABD askerleri tarafından savaş alanına döndürülmesinin ve binlerce masum insanı öldürmenin cezasız kalmaması gerektiğine inanıyor. ABD yönetimi bu suçların maddi ve manevi sorumluluğunu üstlenmelidir. Mühendis Aida Abdul-Kareem de, ABD askeri misyonunun Irak'ı yok ettiğini ve rastgele bombardımanın evlerin ve altyapının yıkılmasına yol açtığını söyledi. Abdul-Kareem, "Irak'ı 100 yıldan fazla geriye götürdüler" dedi.