BAĞDAT, 21 Mart (Xinhua) -- Irak'ın başkenti Bağdat'ın yaklaşık 90 km kuzeyinde bulunan Dhuluiyah kasabasında yaşayan Sondos al-Lami, mutfağındaki kurşun izlerini hala saklıyor. Yerde bulunan kurşun delikleri yaklaşık 20 yıl önce ABD askerlerinin al-Lami'nin kocasını öldürdüğü günden kalma. "18 Ekim 2003 tarihinde, şafak vaktiydi, hayatımın en kötü günüydü. Aniden çok sayıda Amerikan askeri evimize dalmıştı" diyerek yaşadıklarını hatırlayan 50 yaşındaki al-Lami'nin yüzünü öfke ve acı kaplıyor.
Al-Lami askerlerin herhangi bir soru sormadan eşine ateş ettiğini söylerken bunun, kendisi ve korkuyla titreyen çocuklarının gözü önünde olduğunu anlatıyor. ABD askerleri "yanlışlıkla olduğunu" söyledikleri olayın ardından yalnızca ufak bir özür dilemekle yetinmişler. Xinhua'ya konuşan al-Lami, "Mutfak fayanslarındaki kurşun deliklerini özellikle kapatmadım. Bu deliklerin, ABD'li işgalcilerin zalimliğinin ve barbarlığının tanığı olarak kalmasını istedim" diyor. Al-Lami, ABD ve müttefiklerinin 20 Mart 2003'te Irak'a karşı başlattığı yasadışı işgalin hayatını altüst ettiği milyonlarca Iraklıdan sadece biri. İşgalin üzerinden 20 yıl geçmesinin ardından yaşanan korku, ızdırap ve travmalar hala sürüyor.
UNUTULMAYAN ACILAR
Amerika'nın Irak'a yönelik askeri işgalini sonlandırması sekiz yıl, sekiz ay ve 29 gün aldı. Son muharip birlikler Irak'tan 18 Aralık 2011'de ayrıldı. Her ne kadar takvime göre savaşın sonu gelmiş olsa da işgalcilerin Iraklı mağdurlar üzerinde bıraktığı yaralarının iyileşmesinin ne kadar süreceği bilinmiyor. Bir başka Dhuluiyah sakini Abdullah Mahmoud İbrahim ise, "Bizi özgürleştirmeye, kurtarmaya geldiklerini söylediler. Ama yaptıkları şey hayatımı cehenneme çevirmekti" diyor. 2005 yılında bir kış gecesinde İbrahim'in evini vuran bir ABD füzesi karısı, kızı ve bir kuzenini öldürdü. İbrahim patlamadan mucize eseri kurtuldu ancak ömrü boyunca tekerlekli sandalyeye mahkum kaldı. İbrahim 18 yıldır idrarını tutamadığı için yanında bir idrar torbası taşıyor. 52 yaşındaki İbrahim, Xinhua'ya, "Eşimi ve kızımı özlüyorum. Amerikalıları yaptıklarından ötürü asla affetmeyeceğim" diyor ve "Irak'a bizi özgürleştirmeye gelmediler. Hayır. Yaptıkları tek şey hayatımızı yıkıp gitmekti" diye ekliyor.
Birçok Iraklı savaş sırasında yakınlarını kaybederken, birçoğu da sekiz yıllık işgal boyunca ABD öncülüğündeki koalisyonun yaptığı çok sayıda keyfi tutuklamadan ötürü yıllarca hürriyetinden yoksun kaldı. Alaa Karim Ahmed 2003 yılında herhangi bir gerekçe olmadan Amerikalılar tarafından hapse atılmıştı. O sırada 21 yaşında gelecek vadeden bir üniversite öğrencisi olan Ahmed, Bağdat'ın 120 km kuzeyindeki Samarra kentinde ABD askerleri tarafından tutuklanan bir grup Iraklı arasındaydı. Tutuklamalar bir ABD devriyesi yakınlarında yol kenarında gerçekleştirilen bombalı saldırıyı takiben sorumluları yakalamak için başlatılan operasyonun parçasıydı. Bu, ABD yönetimindeki dört ayrı hapishanede toplam iki buçuk yıl geçiren Ahmed'de travmatik izler bıraktı. Bu hapishanelerden biri olan ABD kontrolündeki kötü şöhretli Ebu Gureyb'de Ahmed hem fiziksel hem de psikolojik işkenceye maruz kaldı. "İşkence günlerinin ne kadar zorlu geçtiğini asla unutmayacağım. Ağır bir şekilde darp ediliyor, kelepçe ve zincire vuruluyordum. Bir defasında bir saatten uzun süre boyunca beni baş aşağı asılı bırakmışlardı" diyen Ahmed, vücudunda hala görünür olan işkence izlerini gösteriyor. ABD işgalinin vahşeti ve yaşadığı işkencenin hatırası olarak 20 yılın ardından Ahmed hala hapishanede takılan kimlik bilekliğini saklıyor.
SİVİLLERE YÖNELİK SUÇLAR
2004'te ABD öncülüğündeki kuvvetler Bağdat'ın 69 km batısındaki Felluce'ye yönelik saldırı başlattıklarında Saadi al-Dhehaybah kentte bulunan tek hastanede doktor olarak görev yapıyordu. O ve meslektaşları hastanenin bombalanmasını engellemek için binaya Kızılay ve Kızılhaç bayrakları dikti, ancak bir faydası olmadı. Al-Dhehaybah, "Bütün şehir yerle bir edildi, herkes buradan kaçmaya başladı. O sırada kenti ailesi ile terk etmeye çalışan bir arkadaşımın arabası bombalandı, hepsi yaşamını yitirdi" derken, ABD öncülüğündeki Felluce saldırısının, modern tarihin sivillere yönelik en vahşi ve en insanlık dışı katliamlarından biri olduğunu ekliyor.
YALANLAR SAVAŞI
ABD ve müttefikleri 2003'te Irak'ı işgal ettiklerinde ortalıkta ne resmi bir savaş ilanı vardı ne de Birleşmiş Milletler'in onayı söz konusuydu. İşgalciler sadece Irak'ın kitle imha silahlarını imha etme ve ülkeye özgürlük, demokrasi ile refah getirme bahanelerini kullandı. Günümüze kadar Irak'ta herhangi bir kitle imha silahının izine rastlanmadı.
Savaş başlatma uğuruna yalan üretmenin yanı sıra Washington savaş sırasında da düşmanlarını kötü göstermek için yalanlar kullandı ve kendi sözde "savaş kahramanlarını" yüceltmek uğuruna abartılı gerçekdışı hikayeler öne sürdü. 19 yaşındaki bir kadın asker olan Jessica Lynch, ABD ordusu ve basını tarafından, 2003 Nisan ayında Irak'ın güneyindeki Nasiriye'de konvoyu pusuya düşürüldükten sonra son kurşununa kadar savaşan bir savaş kahramanı olarak resmedildi. Daha da ileri giderek Lynch'in Iraklılar tarafından ele geçirildikten sonra tecavüze maruz kaldığını ve işkenceye uğradığını da iddia ettiler.
Daha sonra özellikle kameralar altında düzenlenen bir operasyonla Amerikan özel kuvvetleri Lynch'i tam bir Amerikalı kahraman yapmak üzere Nasiriye'deki İmam Hüseyin Hastanesi'nden "kurtardı". Ancak hastaneye kaldırıldığı sırada Lynch ile ilgilenen doktor Khudhair Saadi, Xinhua'ya verdiği demeçte kadına hastanede herhangi bir zarar verilmediğini ve iyi bir şekilde bakıldığını söyledi. Daha sonra Lynch bile kendisi hakkındaki yalanları açığa çıkardı ve kendisine ilişkin destanlaştırılan hikayeleri eleştirdi. Lynch "Yapmadığım bir şey için herhangi bir övgü almayacağım" dedi. Doktor al-Dhehaybah "Eskiden Amerika'nın propagandalarına inanırdım, ülkeye daha iyi bir yaşam getirebileceklerini düşünürdüm. Daha fazla yanılamazdım" diyor ve ekliyor: "Amerika Birleşik Devletleri dünyaya hükmetmeye çalışan vahşi bir saldırgan ve Irak onun kurbanlarından sadece bir tanesi."